Kuşak Çatışması ve Z Kuşağı

featured

İnsanı insan yapan özelliklerin başında sonsuz derecedeki öngörülemezliğinin geldiği söylenebilir. Diğer tüm canlıların yaşam şekillerini, tercihlerini ve reflekslerini formülize etmek mümkünken insan çok değişken bir varlık olarak dünya sahnesinde yer alıyor ve hiçbir kimse için “Ben onu tanıyorum, o kesinlikle bunu yapar/yapmaz,” demek mümkün olmuyor.

Tarih, bu yönde kendinden emin insanların yanılgılarıyla dolu şekilde karşımızda duruyor. Toplumun en temel yapıtaşı olan ailedeki tartışmalardan en büyük ölçekteki savaşlara kadar insanın öngörülemez ve tahmin edilemez yapısı karmaşaya sebep olan unsurların başında geliyor. Buna karşı uzmanların gösterdiği refleks ise insanları kategorize edip yönetilebilirliği sağlamak veya söz konusu kaosu minimize etmek yönünde olmuştur.

Hemen her insan grubunda, kendinden sonra gelene karşı bir üstünlük hissetme refleksi görülüyor. Bu refleks askerde, hapishanede, okulda kısacası çok geniş bir yelpazede çok geniş bir kitlede karşımıza çıkıyor. Hatta çok eski zamanlarda dahi, genelde babaların oğullarına, kendi zamanlarındaki şartlardan bahsedip yeni neslin daha tembel, rahatına düşkün, kabiliyetleri daha az gelişmiş ve daha aklı havada olduklarına yönelik eleştirileri olduğunu tarih bize gösteriyor.

Hatta spor veya sanat dallarında sıklıkla yapılan “Tarihin En İyisi” tartışmalarında kuşak çatışmasını gözlemlemek de mümkün. İnsanlar hangi alanla olursa olsun yalnızca kendilerinin ilgiyle takip ettikleri dönemde zirvede olan her kim ise onun efsanevi ve tarihin en iyisi olduğunu düşünme veya hissetme eğiliminde oluyor. Örneğin 60’larda genç olmuş biri için Pele dünyaya ayak basmış en başarılı futbolcu iken 80’lerde gençliğini yaşamış birisi için Maradona tartışmasız tarihin en iyisidir. Ancak son 15 yıldır futbol izleyen insanlar için gelmiş geçmiş en iyi isim Messi veya Ronaldo olur.

Öte yandan, uzak geçmişte her ne kadar önceki kuşaklar yeni gelenleri eleştiriyor olsalar da hayatın çok dinamik ve sürekli değişime gebe bir yapısı olmamasından ötürü, “Büyüklere Saygı” en azından tecrübelerine değer verme şeklinde veya hiç olmazsa korkuyla karışık şekilde karşı çıkmamak şeklinde kendini gösterebiliyordu. Örneğin, 16. yüzyılda köyde yaşayan bir aile ile 19. yüzyılda köyde yaşayan bir ailenin sosyal yaşamları arasında katastrofik farklılıklar yoktu. Ancak iletişim çağı ile dinamizm ve gençlik sürekli övgüye layık bir yere kondu ve büyükler veya bir başka deyişle yaşlılar insanlar arasından bilgi ve tecrübesinden yararlanacak insanlar olmaktan çıkarak toplumun kamburu olarak görülmeye başlandı. Bu ise korkuyla karışık saygıyı dahi ortadan kaldırmaya başladı.

Gençliğin ve dinamizmin bu kadar değerli görülmesinin sonuçları, yukarıda bahsedildiği gibi 16. yüzyılda köyde yaşayan bir aile ile 19. yüzyılda köyde yaşayan bir ailenin sosyal yaşamlarındaki minimal farklılıkların 1990 ve 2022 yıllarında köyde yaşayan insanların yaşamlarındaki farklılıklar ile kıyaslanmasıyla anlaşılacaktır. Zira internet tüm senaryoyu baştan yazmaya başlamış vaziyettedir.

Iphone’un piyasaya çıktığı 2007 yılından beri dünyada yaşanan değişiklikler belki 100 yıldan fazla zamanda gerçekleşecek türden. Her ne kadar Iphone’dan önce ortaya çıkmış olsalar da akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla çağ atlayan sosyal iletişim mecraları bu sürecin her aşamasını daha da hızlandırmıştır ve hızlandırmaya devam etmektedir.

Gelişmelerin bu ölçüde hızlı olması, yeni nesillerin, büyüklerin tecrübelerine önem vermemesi sonucunu meydana getirdiğini görüyoruz. Çünkü onlar eski şartlarda yaşadı ve artık eski şartlar yok. Bu nedenle gençler genel olarak büyüklerinin kendilerini anlamadığı, hatta anlamalarının mümkün olmadığını düşünme veya hissetme eğiliminde.

Özellikle Z kuşağı ile bu kuşağın anne babaları olan X kuşaklarının farklılıklarına bakıldığında, X kuşağının Soğuk Savaş döneminde çocukluk geçirmelerinin, televizyonun en önemli kitle iletişim aracı olduğu zamanlarda büyümüş olmasının şekillendirdiği karakter özelliklerine sahip olduğu görülüyor. Ancak Z kuşağı internetin ve sosyal medyanın içine doğdu. Televizyon o kuşak için çok önemli bir yerde olsa da bu kuşak YouTube ile büyüyor ve sosyal medyanın sunduğu sınırsız seçenekleri elinin altında bulabiliyor. Reddit’te tüm dünya ile tartışabiliyor, Twitter’da dünya gündemini takip edebiliyor.

Televizyonda belli saatlerde belli programları izlemek zorunda olan nesil ile YouTube‘da istediği zaman istediği içeriği istediği hızda, isterse altyazıyla izleyen ve sınırsız bireyselleştirilmiş içerik denizinde yüzen neslin veya yalnızca fiziksel olarak okula gitmiş ve bundan başka imkânı olmamış nesil ile yatak odasında ders dinleyebilen ve ders kaydını hızlandırıp dinleme imkânı olan neslin; sabır, tahammül, biricik hissetme, rahata alışma ve daha birçok özellik bakımından aynı olmaları beklenemez. Bu son yıllarda yaşanan hemen hemen tüm gelişmeler için uyarlanabilir.

Yalnız tüm bu durum, bir tarafın haklı olduğu anlamına da gelmez. Bu, iki tarafın farklı olduğu ve kendi şartlarına göre değerlendirilmesi gerektiği anlamına gelir.

4
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin