Murat Yeşildere: “Bulunduğumuz çağda şefkatli liderlere ihtiyacımız var”

featured

Profesyonel çalışma hayatı içinde enerjisinin ve zamanının önemli bir bölümünü toplumsal cinsiyet eşitliğini anlatmaya adayan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” aktivisti, Yönetim Kurulunda Kadın Derneği (YKKD) ile Yanındayız Derneği’nin Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi, Egon Zehnder’da Yönetici Arama ve Yönetim Kurulu Danışmanı, Eyvah CEO Doğuruyor kitabının yazarı ve aynı isimli podcast serisinin moderatörü Murat Yeşildere ile “her alanda cinsiyet eşitliği” dedik!

Toplumsal fayda için attığınız adımları pek çok mecrada duyuruyor, yaymaya çalışıyorsunuz. Bu serüvenin kitap haline gelme fikri nasıl ortaya çıktı?

Kitap yazma fikrini stratejik bir karardan ziyade, giderek büyüyen bir tutkunun üretkenliğe dönüşmesi olarak tanımlarım. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği mücadelesinde “bir deniz yıldızını daha suya kavuşturabilmek” olasılığı beni heyecanlandırıyor. Bu sebeple kitabın ortaya çıkmasında duygularım daha ön planda oldu. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ele aldığım kitap, yaklaşık yirmi yıllık çabamın, merakımın, tutkumun sonucunda ortaya çıktı. Kitaba ismini veren Marissa Mayer’in başına gelen yaşanmış hikâyeden başlayarak, kadınların iş hayatında karşılaştığı durumların zaman zaman öğretici, zaman zaman da ilham verici olduğunu düşünüyorum.

“Eyvah CEO Doğuruyor” isminin ilhamı Marissa Mayer’den alınmış. Bu hikâyeyi, kitabınızı henüz okumamış kişiler için detaylandırır mısınız?

Marissa Mayer, Google’dan Yahoo’ya transfer olurken ilk kez hamile kalıyor, Fortune 500 şirketlerinde görev yapacak en genç kadın CEO olmasına rağmen, medya ve kamuoyu onun hamileliğini gündeme ve “manşetlere” taşıyor. Yahoo’da ikinci senesini tamamladıktan sonra ikinci kez, bu kez ikiz çocuklarına hamile kaldığında, Amerika Sermaye Piyasası Kurulu (SEC), halka açık bir şirketin CEO’sunun hamile olmasının hisse değerine nasıl etki yapacağına yönelik bir araştırma başlatıyor ve tabii ki sonuçsuz bir araştırma olarak kalıyor. Düşünün doğum gibi gayet doğal ve mutluluk verici, kişisel bir şey… Ama iş hayatında benim sıklıkla gözlemlediğim şeylerden birisi, yöneticinize gidip “Ben hamileyim,” demek, neredeyse diş çektirmek gibi. Kadınlar bu anın mutluluğunu değil, stresini, korkusunu yaşıyor.

Kitabın kapağında yazar isminin açıkça verilmemesi oldukça manidar. Nedenini sizden dinlemek isteriz.

Bildiğiniz gibi kadın yazarların kendi isimleriyle yazmaya cüret etmesi maalesef ki çok uzun zaman alıyor. Örneğin Harry Potter serisinin geçmişi çok uzak değil; son yirmi beş yılı konuşuyoruz. Harry Potter’ın yazarından ismini kitabın üzerine “J. K. Rowling” şeklinde koymasını istiyorlar. Bir kadının yazdığı anlaşılırsa, eserin hak ettiği karşılığı bulamayacağı noktasındalar. Enteresan olan, çeşitlilik konusunda farkındalık artmaya başlayınca, kadın yazarlara olan talep de artıyor ve dünyada birçok erkeğin ismini böyle kullanmaya başladığı bir döneme geliyoruz. Dolayısıyla erkek olduğunu tam olarak ifade etmeden yazmaya çalışanlar var. Ben de bu konuya dikkat çekmek için imzamı, bir hiciv yapmak adına böyle attım.

Eyvah CEO Doğuruyor’un güncel baskıları genişletilmiş olarak okuyucuyla buluşuyor. Kitabınızda güncellediğiniz, eklediğiniz-çıkardığınız noktalar neler?

Kitabın ilk yayınlandığı 2018 yılından bu yana dünya çok değişti. Özellikle salgın ve sonrasında daha da eşitsiz hale gelen bir düzenden bahsedebiliriz. Genişletilmiş beşinci baskıda, öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilgilenmek ve güncel verilere ulaşmak isteyenleri düşünerek, yazıların tamamındaki istatistik, araştırma, anket gibi verileri güncelledim. Bu kapsamda başta iş hayatında, siyasette, ekonomide, eğitimde olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini gözler önüne seren güncel verileri okurlarla paylaşıyorum. Eyvah CEO Doğuruyor’un masalarında, kitaplıklarında, evlerinde hemen ulaşıp, güncel bilgilerle beslenebilecekleri bir kitap olmasını arzuladım. Buna ek olarak on beşe yakın yeni yazıda, özellikle salgında kadın liderlerin göstermiş oldukları başarılı performansı örneklerle detaylandırmaya çalıştım. “Şefkatli Liderlik” başta olmak üzere kadın liderlerin hayatı güzelleştirebilmek ve karmaşık problemleri çözebilmek için sunabilecekleri farklı yaklaşımları, yaşanmış hikâyelerle genişletilmiş baskıda ele aldım.

Okur kitlenizdeki cinsiyet oranları nasıl seyrediyor?

Kitabın okur kitlesinin kompozisyonu ile ilgili analitik bilgilere sahip değilim. Ancak kitapla ilgili görüş ve yorum paylaşan, geri bildirimleri ile bana ulaşan ve zaman zaman da “bir erkek olarak” bu kitabı yazdığım için teşekkür eden okurların büyük kısmı kadın. Dolayısıyla kitabın etki alanında kadın okurların önemli bir ağırlığı var. Benim arzum, kitabımın en az kadınlar kadar, erkekler tarafından da alınması, incelenmesi, okunması, paylaşılması. Zira, iddia ediyorum, kitabın içinde yer alan veriler, kadın ya da erkek, her okuru Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konusunda bir kez daha değerlendirme yapmaya, düşünmeye motive edecek kadar çarpıcı. Bu bağlamda özellikle iş dünyasında karar verici koltuklarda olan erkeklerin kitabı okuma eğiliminin giderek arttığını görmek beni mutlu ediyor.

Kitabın girişinde alanından başarılı birçok isim sizinle tanışma hikayelerini ve ortak amaçla yürüttüğünüz projeleri kendi penceresinden anlatıyor. Siz bu bölüm için yazılanları okuduğunuzda ne hissettiniz?

Belirttiğiniz gibi, kitabımın açılış bölümünde, iş dünyasından, medyadan, sivil toplum kuruluşlarından “aktivist” kadınların benimle ilgili yorumları yer alıyor. Bu da benim için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı… Yorumların ortak noktası ise sadece yazmakla değil, aktivizm ile eylem ile toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine katkı sağlamak için yarattığım farkındalık diyebilirim. Bu da bana, bunca yıldır bir toplumsal cinsiyet eşitliği savunucusu olarak doğru yolda ilerlediğimin bir göstergesi oldu. İlham ve güç verdi.

Kitabınızın telif gelirleri “Yanındayız Derneği”ne bağışlanıyor. Üretirken temel amacınız bu muydu yoksa yolda mı şekillendi?

Kitabımın telif gelirlerini Yanındayız Derneği’ne bağışladım. Bu kararı kitabımın yayınlandığı ilk gün verdim ve beş baskıda da aynı yaklaşımı sürdürdüm. Yanındayız Derneği 2018 yılında, hayatın farklı alanlarından gelen, benim de aralarında bulunduğum kırk erkeğin, kadın hakları savunucusu Nur Ger’in inisiyatifi ile bir araya gelerek kurdukları bir dernek. Bugün üye sayısı 120’ye yaklaşıyor ve üyelerinin dörtte biri de kadınlardan oluşuyor. Yanındayız Derneği’nin kuruluş amacı, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği mücadelesini erkeklerin yoğun olduğu kahvehane, stadyum, berber dükkânı, kışla ve yönetim kurullarında, erkek farkındalığını arttırarak vermek. Derneğin kuruluş felsefesi, topluma örnek olacak erkeklerin davranışları ve söylemleri ile erkeklerin zihnini, dilini ve aksiyonlarını değiştirmek üzerine yapılandırıldı.

“Cinsiyet eşitsizliği konusunda istikrarlı bir başarısızlık tablosu var” diyorsunuz. Bu yolda hangi engellere takılıyoruz?

Kadınların sosyal hayatta ve iş dünyasında yerini alamaması bir kadın meselesi değil, bir erkek meselesidir. Şiddeti yaratan da erkekler, cinayet işleyen de erkekler, ön yargıya sahip olan da erkekler. Konu aslında tamamen erkeklerle alakalı… Dünyada da Türkiye’de de bu böyle. Özetle toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda aldığımız yolun mütevazı olması, özellikle karar verici koltuklardaki erkekleri ikna edemememiz ve farkındalıklarını arttıramamamız ile bağlantılı…

Kitabın “Camdan Tavan” bölümünde Harvard Business Review dergisinin yayımladığı bir araştırmadan söz ederek ankete katılanların beşte birinin kadınların duygusal olarak yönetici olmaya uygun olmadıklarını savunduğu verisini paylaşıyorsunuz. Cinsiyet eşitliğinin konuşulduğu her ortamda konu bir şekilde “duygusallık” meselesine geliyor. Bu madde neden aşılamıyor?

Sanıyorum duygusallık meselesi, özellikle aşılması istenmediği için hep engel olarak ortaya koyuluyor. Hâlbuki hem erkeğin hem de kadının içinde dişil enerji var ve daha önce de söylediğim gibi, içinde bulunduğumuz çağda şefkatli liderlere ihtiyacımız var. Ece Temelkuran, 21. yüzyılın dişil enerjinin yüzyılı olacağını belirtiyor. Yani marifet aslında duygularını iyi kullanabilen bir lider olmakta.

Bununla birlikte cam tavanın aşılamamasındaki en büyük engel arzda değil talepte. Karar vericilerin bilinçsiz ön yargıları. Bu bilinçsiz ön yargıların bir kısmı sizin DNA’nızdan geliyor, bir kısmı da 0-6 yaş arasında evde size yükleniyor. DNA’dan gelen “kadından yönetici olmaz, kadından iş insanı olmaz, kadından sporcu olmaz, sanatçı olmaz, ağır kaldıramaz, geç saatte çalışamaz, akşam yemeğe çıkamaz” gibi ön yargılar var. Onun üzerine 0-6 yaş arasında evde babanızın annenize olan hitabı veya onunla olan iletişimi, babanızın-annenizin evde yaptığı işler, üzerine sosyal medyada, dizilerde, okunan kitaplarda kadının nasıl gösterildiği hep beyne yükleniyor ve nörobilim, 0-6 yaşta beynin gelişiminin yüzde sekseninin tamamlandığını söylüyor.

Türkiye’de kadın istihdamının düşük olmasının temel nedenleri düşünüldüğünde iş ile evdeki sorumluluklar arasında tercih yapma baskısı görülüyor. Ev işi ve emek kavramı üzerinden bu baskıya dair gözlemleriniz ve çözüm önerileriniz neler?

Aslında bu sorunuza temel bir “kabul”ü yıkarak yanıt vermem lazım; nasıl kadının iş ve evdeki sorumluluklarından bahsediyorsak, erkeğin de aynı şekilde iş ve evdeki sorumluluklarını konuşmamız lazım. Erkeğin “ekmek” kazanmak üzere sokağa çıkması ve evi de kadının çekip çevirmesi, neredeyse ilk çağdaki yaklaşımla örtüşüyor. Bunu aşmamız şart.

Diğer yandan da sürdürülebilir kalkınmanın, toplumsal cinsiyet eşitliği olmadan sağlanabilmesi mümkün değil. Çeşitlilik sürdürülebilirlik için de çok çok önemli; bunun sağlanabilmesi için de kaliteli eğitim şartlarının sağlanabilmesi gerekiyor.

Kadının ekonomiye ve iş hayatına katılımı konusunda ise önümüzdeki dönemde artış olacağını öngörüyorum. Her ne kadar Türkiye’de okuma yazma bilmeyen iki milyona yakın kadın olsa da kadınların eğitim seviyesi arttıkça birçok şey değişecek. Yönetim kademesinde ise bu konudaki farkındalık arttığı için yönetim kurulu seviyesinde de icraatta da daha fazla kadın göreceğiz.

Kadınların istihdamda ve yönetimde daha fazla yer alması için alınabilecek makro ve mikro önlemler acilen uygulanmalı. Özellikle kadınlar için bölgesel istihdam imkânlarının artmasını sağlamak gerekiyor. Çünkü ‘her ile üniversite politikası’ kadınların eğitim seviyesini arttırırken, kendi ilinde çalışma imkânlarının sınırlı olması ve kadınların aile ve kültürel-toplumsal baskı ile şekillenen mobilitesinin sınırlı olması sebebiyle, üniversite mezunu kadınların istihdam piyasasına girmesini zorlaştırıyor ve geciktiriyor.

Diğer yandan uzun ücretli ve ücretsiz doğum izinleri, kadınların iş hayatından uzak kalmasına neden olurken, geri dönüşlerini ve yeniden iş hayatına entegrasyonlarını zorluyor. Bu tip uygulamaların, kadınların çalışma hayatında daha fazla yer alması için olumlu yönde değiştirilmesi yararlı olacaktır. Burada yapılacak düzenlemeler babalık izninin de teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması ile dengelenebilir.

Eğer ülke olarak küresel en büyük on ekonomi arasında girmek istiyorsak, inovasyon yapmadan bunu başarabilmemiz mümkün değil. Bu yolculukta “çift kanatlı kuşun, kanatlarından birini hiç kullanmadan” ilerleyemeyiz. Bu bağlamda da yine karmaşık dünyanın problemlerini çeşitlilik olmadan çözemeyeceğimiz gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.

Okur, kitabımın son sayfasını da okuyup kapattıktan sonra şu mesajı zihnine not etsin, dediğiniz temel düşünce nedir?

Sadece kadınlara değil, hatta daha çok erkeklere seslenmek isterim.  Her sabah uyandığımızda, hayatta değiştirmek istediğimiz küçük ya da büyük her şey için #BugünDeğilseNeZaman ve #BenDeğilsemKim sorularını kendime soruyorum. Herkese de tavsiye ederim. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin sağlanması da işte tam #BugünDeğilseNeZaman diye sormamız gereken eylemlerden birisi; zira Keynes’in ifade ettiği gibi, uzun vadede hepimiz öleceğiz!

Kitabınızla aynı ismi taşıyan bir de podcast seriniz var. Orada da alanında lider kadınlarla cinsiyet eşitliğini konuşuyorsunuz. Geri bildirimler hakkında neler söylersiniz?

Eyvah CEO Doğuruyor! kitabının ardından, 2021 yılında aynı adlı bir podcast kanalı da yarattım. “100% cinsiyet eşitliği garantili” esprisi ile çıktığım yolda, henüz iki yıl olmadan, hayatın farklı alanlarından (iş dünyası, medya, siyaset, spor, sanat, vs.) yetmişten fazla kadın lideri ağırladım. Kitap ile benzer bir yaklaşımla, podcast kanalının sponsorluk gelirlerini (2022 yılı Akbank, 2023 yılı Menarini) Yanındayız Derneği’ne bağışlayarak, mütevazı de olsa bir sosyal girişimcilik modeli oluşturmuş oldum.

Kitabın girişinde “En iyi kitabımı okuyana kadar, şimdilik bununla idare edeceksiniz” diyorsunuz. Gündeminizdeki projelerden bahsedelim o halde.

İlk kitabım “Eyvah CEO Doğuruyor”da olabildiğince farkındalığı arttırmak adına çeşitlilik, kapsayıcılık, bilinçsiz ön yargılar, kadın-erkek eşitliği gibi kavramların etrafında, verileri de aktararak yaşanmış hikâyeleri paylaştım. Şu anda tasarladığım, daha fazla liderleri ve liderliği merkeze alan bir çalışma yapmak. Toplumun, hayatın farklı alanlarından insanların ilgi çekici ve ders ya da ilham alıcı liderlik hikâyelerini detaylandırarak yazmaya çalıştım. İkinci kitabımın ilk taslağını yayıncım ile paylaştım, karşılıklı çalışmaya devam ediyoruz. Arzum 2023 yılı bitmeden, ikinci kitabımın yayınlanması… En büyük hayalim ise, “CEO’ların doğurduğu bir dünyada, bir ülkede” yaşamak!

2
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin