Bir film bir soru binlerce yanıt: “Kızınızı neden öldürdünüz?”

featured

Gerçek bir olaydan uyarlanan, 79. Venedik Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan ve 42. İstanbul Film Festivali’nde gösterilen, 2023 Oscar Ödülleri’nde Fransa tarafından En İyi Uluslararası Film dalında aday gösterilen Saint Omer’i Müze Gazhane’nin “Salı Sineması-Başka Sinema Özel” film gösterimi serisinde izleme şansım oldu. “Bunca zaman nasıl oldu da izlemedim” hissi, Laurence Coly karakterine hayat veren Guslagie Malanda’nın film boyunca delip geçen bakışlarını düşünürken dağıldı gitti.

Yönetmen Alice Diop ilk kurmaca filminde gerçek bir öykünün peşine düşüyor. Diop, dava süreciyle medyada geniş yer bulan, bebeğini boğarak öldürme suçlamasıyla yargılanan kendisi gibi Senegal asıllı bir kadının öyküsünü beyaz perdeye yansıtıyor.

İzlemeden önce

Filme konu olan gerçek hikâyeden söz etmekte yarar var. Filmdeki yansıması Laurence Coly olan kişi Fabienne Kabou, 1978 doğumlu Senegalli bir kadın. Fransa’nın kuzeyindeki Le Crotoy adlı küçük bir sahil kasabasında yaşar. 2013 yılında 19 aylık kızı Kim’i, denizin gelgit zamanlarında sulara bırakarak boğulmasına neden olur. Kabou, olaydan sonra polise giderek cinayeti itiraf eder.

Basında yer alan haberlere göre gözaltına alınarak cinayetle suçlanır. İtirafından sonra ruh sağlığı üzerindeki etkileri değerlendirilir. Daha sonra akıl sağlığının yerinde olduğu kabul edilir ve cezai sorumluluğu bulunur. 2015 yılında yapılan yargılama sonucunda Kabou, kızı Kim’in cinayeti nedeniyle müebbet hapis cezasına çarptırılır.

Kızınızı neden öldürdünüz?

Film ilk dakikalarında, akademisyen ve yazar Rama’nın, bebeğini sahile bırakmasıyla ölümüne sebep olan Laurence Coly’nin yargılanacağı duruşmayı izlemek için Paris’ten Saint Omer’e gideceğini aktarır bizlere. Rama’nın amacı Coly’nin hikâyesini modern Medea miti olarak yeniden uyarlamak adına notlarını tamamlamaktır. Medea, Antik Yunan mitolojisinde hırsı ve büyücülük yetenekleriyle ünlü bir kadındır. Tragedyalarda intikam için kendi çocuklarını öldüren bir anne olarak anlatılır.

Çatışmalar yargıcın ilk sorusuyla başlar: “Kızınızı neden öldürdünüz?”

Duruşma boyunca, eyleminin arkasındaki motivasyonlar ve ruhsal durum üzerine çeşitli spekülasyonlar yapılır ancak kesin bir neden belirlenemez.

Coly, Senegal’den Fransa’ya üniversite okumak için gelir. Üniversite’de felsefe okuması ve kusursuz Fransızcası akademik kariyer takıntılı annesine hiçbir zaman yetmez. Elimizdeki ilk ipucu aile çatışmasıdır. Coly’nin sulara bıraktığı bebeğinin babası ise evli biridir. Coly ve bebeği ile hiçbir zaman bir arada görünmez. Bu durum da hatırı sayılır derecede yıpratıcı bulunur. Ancak evli biriyle beraber olmasından söz edildiğinde Coly, çok yalnız olduğunu ve sadece o kişiden şefkat gördüğünü gözleri dolarak aktarır. Ancak zamanında güvendiği o ismin verdiği ifade de kulağa oldukça yabancı gelir.

Azınlık olmak

Coly’nin periyodik olarak önyargılarla mücadele ettiğinin en net hissettirildiği sahne ise doktora danışmanının tanık olarak ifade verirken şu sözlere yer verişidir: “Kendisine ait olamayan bir felsefenin arkasında saklanmaması için onu tez konusu olarak Wittgenstein’ı seçmekten vazgeçirmeye çalıştım”. Felsefe gibi bir bölümde, akademinin tam merkezinde bir hocanın bu ırkçı tavrı izleyeni şaşırttığı gibi, Coly’nin de mahkeme sırasında dik duramayarak ağladığı tek andır.

Filmin ardından bir arkadaşım hatırlatıyor, “Bon pour l’Orient”. 19. yüzyıl boyunca Orta Doğu’dan, Arap Yarımadası’ndan, Kuzey Afrika’dan eğitim almak için Fransa’ya giden gençlere verilen diplomalarda Bon pour l’Orient ibaresi yer alır. Bu, “Doğu için yeterli/Doğu için iyi” anlamını taşıyan ifade ile Fransa, döneminin sömürgeci zihniyetini gözler önüne sererek o öğrenciyi ve ona verdiği eğitimi aşağılar. Aradan geçen yaklaşık 150 yıl sadece geçen yıllardan ibaret olabilir.

Batıl inançlar

Sorular arka arkaya gelirken Coly, birdenbire tüm bu akademik altyapısını kenara bırakıp kendisine büyü yapıldığını söyleyerek bir şok dalgası yaratır. Mahkeme, günün sonunda onun büyüye olan inancını Afrika kökenli olmasına bağlar. Ki bu da oldukça basmakalıp bir düşüncenin daha salonda yankılanması anlamına gelir. Afrikalı birinin batıl inançlara daha eğilimli olduğu varsayımı herkesçe kabul edilmiş olur. Belki de Coly de sorulardan ve önyargılardan sıkılıp ona biçilen bu role bürünerek durumdan sıyrılmayı umar.

Göz teması

Rama, her detayıyla çalışmasına odaklanmak istese de duydukları karşısında hiç beklemediği kadar etkilenir.

Ayrıca dava sürecinde salonda yer alan kadınların gözlerine baktığınızda birbirinden farklı pek çok duyguyu yüklendiğini görürüz. Yargıç, avukat, jüri… Hikâyeyi bambaşka yerlerinden tutarak kendi deneyimlerine bağladıkları açıktır. Filmde yumuşak karnıma sirayet eden güç de Coly’nin kişisel hikâyesinden ziyade kadınların göz temasındaki sessiz anlaşmalar oldu.

Saint Omer, Rama ile birlikte izleyicinin de mahkeme salonundaki herkes gibi azınlık olmak, kadın olmak, anne olmak ekseninde devamlı yanıt aradığı bir açmazla son buluyor. Ancak gözümüzden akamayan yaş aslında gerçeğin apaçık ortada olduğunu anlamamıza yetiyor.

2
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
2
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin