Yaratıcılık öğrenilebilir mi?

featured

Yaratıcılık, illa herhangi bir sanat dalında ortaya şaheserler çıkarmak demek değildir. Bu bilgi çağında, kalıpların dışında işe yarar tezlerle sosyal ortamı konforlu kılan birçok yaratıcı beyin ile bir aradayız.

Genel kanının aksine yaratıcılık; doğuştan gelen, olumlu çevre şartları altında geliştirilebilen bir beceridir. Picasso’nun “Her çocuk bir sanatçıdır, sorun büyüdüğümüzde nasıl sanatçı kalabileceğimizdir,” dediği noktada farklı yollara savruluruz. Yetişkin ve yaratıcı bir bireyin örnek alması gereken ne varsa 3-7 yaş arasındaki bir çocuğun tükenmek bilmeyen merakı ve enerjisinde saklıdır. Doğuştan yanımızda taşıdığımız soru sorma güdümüz; yetiştiğimiz aile, aldığımız eğitim ve sosyal çevremiz nedeniyle baskılanabilir. Yaratıcılık, bu dış etkenler yüzünden önce durağanlaşır, belli bir süre sonra da körelip yok olur. Burada derin bir nefes alıyoruz…

Bizi “yaratıcı olmadığımıza” kim inandırdı?

İlgi duyduğumuz alanlara dair yetersiz olduğumuz düşüncesine kapılmış, hevesimizi yitirmiş ve vazgeçmiş olabiliriz. Bu düşünceye kapılmamıza sebep olan etken neler ya da kimlerdi diye sorguladığımızda bazı hayal kırıklıklarına uğramamız mümkün.

Yaratıcılık, yaratılan bir fikrin/ürünün alanına ve ortaya konduğu dönemin koşullarına göre değerlendirilmelidir. Karşıt görüşler birer engel olmaktansa daha iyisini yapabilmeye dair bir motivasyon halini alıyorsa tebrikler, yaratıcı olma yolunda ilk adımı attık demektir.

Yaratma cesareti gösterenlerin bir diğer özelliği de soyut ve mecaz düşünceye eğilim göstermeleridir. Çevresel etkilerin önemi en çok burada kendini gösterir. Çünkü düşünceyi eğip bükmek gözlem yapma ve beyin fırtınasından gelir. Taşları üst üste koymak için entelektüel sohbetler gerekir. Sezgisel düşünceyi en iyi sağlıklı bir tartışma ortamı besler.

Bilgi, gözlem ve deneyim; sezgisel düşünce ve hayal gücüyle buluştuğunda yaratıcılık kaçınılmaz bir sonuçtur. Artık bizi bir adım daha ileriye taşıyacak olan bu yaratıcılık ağını genişletmek ve kuvvetlendirmek olacak.

Yaratıcılığın boyutları

Çeşitli araştırmalar yaratıcılığın dört temel boyutta sürdürülebilir olduğunu ileri sürer; akıcılık, esneklik, özgünlük ve ayrıntılama.

  • Akıcılık, zihnin derininde saklı olan bilginin hızlı işlenebilmesini anlatır. Fikrin filizlendiği, çözüm üretildiği boyuttur.
  • Esneklik, çok pencereli düşünmeyi zorunlu kılar. Stratejik hamlelerin gerekli olduğu boyuttur.
  • Özgünlük, kalıplardan çıkarak iz bulunmayan yollardan yürümektir. Kendine has tepki ve özellikler sayesinde dikkati çeken boyuttur.
  • Ayrıntılama, fikrin detaylandırılarak zenginleştirilmesini kapsar. Estetik ve konum kazandırılan boyuttur.

Renkli bir dünya

Yaratıcılık için çok zeki ve yetenekli olmak şart değil ama çalışkan ve istikrarlı olmak şart. Herhangi bir alana duyduğumuz ilgiyi keşfettiğimizde, bir konuya tutkuyla yaklaştığımızda ya da geleneksel kalıplarla savaşmak yerine yeni fikirler inşa etmek istediğimizde; kapsayıcı bir yaklaşımla bilgi birikimimize ve düşünce tarzımıza odaklanarak renkli bir dünya keşfedebilmemiz mümkün. Alışılmışın dışında bir adım atmaya ne dersin?

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin