Arktik Bölgesi: Krizler ve Fırsatlar

featured

Dünya tarihine ilişkin yüzeysel bir inceleme ile dahi her kriz zamanının birçok mücadele ve fırsata gebe olduğunu tespit edebiliriz. İklim krizi de yakın geçmişte dünya gündeminin hayati maddelerinden biri haline gelen ve olumsuz sonuçlarından, global gelişmelerin şu anki gibi devam etmesi halinde kurtulmamızın pek mümkün olmadığı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya genelinde farklı coğrafyalarda, kısa ve uzun vadelerde yıkıcı etkilere sebep olması beklenen iklim krizinin ilgilendirdiği coğrafyalardan bu yazıda ele alınacak olanı, Arktik bölgesi olacak.

Dünya’nın En Kuzeyi

Arktik, Dünya’nın en kuzey bölgesidir. Bölgeye komşu ülkeler ise; Rusya, ABD’nin Alaska eyaleti, Kanada, Danimarka’ya bağlı özerk Grönland ve Norveç’tir. Bu ülkeler Arktik beşlisi olarak adlandırılmaktadır. Antik Yunanlılar bölgeye, Büyük Ayı takımyıldızına atıfta bulunarak ‘ayı’ anlamına gelen Arktos adını vermişlerdir. Vikingler ise ilk olarak Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyine, “Kızıl Erik”in güney Grönland’ı kolonileştirdiği dokuzuncu yüzyılda yelken açtılar. Sonrasında 12. yüzyılda Ruslar, kuzey Sibirya’nın bazı bölgelerini keşfetmeye ve kolonileştirmeye başladı. 1500’lerden itibaren, Avrupalı kaşifler daha da kuzeye gidip bölge üzerinde hak iddia etmiş olsa da 17. yüzyılın sonunda, Arktik üzerinde hakimiyet kuran devlet Çarlık Rusyası oldu. Bu zamanlarda bölgeye yapılan seferlerin temel amacı, Asya’ya daha kısa bir rota üzerinden ticaret yapabilme arzusuydu.

Arktik bölgesi dünya iklimi için hayati öneme sahip coğrafyalardan biridir. Yeryüzünün en kuzeyinde yer alan Arktik, devasa beyaz bir reflektör görevi görür ve güneş ışınlarının bir kısmını uzaya geri yansıtarak Dünya’nın iklim dengelenmesine yardımcı olmaktadır. Öte yandan Arktik, soğuk ve ılık akıntıların dünya çapında hareket etmesini sağlayarak bu anlamda da küresel iklimin dengede kalmasına yardımcı bir rol üstlenmektedir. Arktik bölgesinin dünya tatlı su kaynaklarının yaklaşık %20’sini oluşturması da dünyanın içilebilir su kaynakları açısından sahip olduğu hayati önemi gösterir niteliktedir. Öte yandan küresel deniz balıkçılığının %10’u da bu bölgede yapılmaktadır. Dünya için bu kadar önemli bir bölge konumunda olan Arktik buzulları, küresel ısınma sebebiyle her yıl daha fazla erimekte ve uzmanlar, 2040 ila 2050 yılları arasında bölge buzullarının tamamen yok olacağını öngörmektedir.

Yeni Ticaret Yolları

Öte yandan Arktik, enerji kaynakları açısından dünyanın önde gelen coğrafyalarından biridir. Dünya doğal gaz üretiminin %20’sinden fazlası ve petrol üretiminin %10’luk bir kısmı bu bölgedeki kaynaklar sayesinde gerçekleşmektedir. Hatta uzmanların değerlendirmelerine göre yeryüzünde keşfedilmemiş petrolün %13’ünün ve keşfedilmemiş doğal gazın %30’luk kısmının Arktik yataklarında yer aldığı düşünülmektedir.

Arktik’in bir başka öneminin ise 500 yıl önce “Yeni Ticaret Yolları” olduğundan bahsedilmişti. Söz konusu yeni ticaret yollarına duyulan ihtiyacın ne derecede önemli olduğunu, mevcut ticaret yollarının mesafesiyle kıyaslamak gerekirse, Rotterdam limanından çıkıp Süveyş Kanalı üzerinden Güney Kore’nin Busan şehrine ulaşan bir geminin kat ettiği mesafe 21.200 km iken aynı iki liman arasında Arktik rotası takip edilerek alınacak yol 13.400 km’dir. Söz konusu iki limanı bir kenara koyacak olursak dahi, Arktik rotasının Asya ve Avrupa arasındaki ticaret yollarını yaklaşık %30-40 oranında kısaltacağı görülmektedir. Bu ise hem enerji harcamasından hem de zamandan önemli ölçüde bir tasarruf anlamına gelmektedir.

Krizler ve Fırsatlar

Bölgenin dünya için önemi özetle bahsedildiği gibidir. Dünya için bu derecede önemli bir bölgedeki katastrofik değişimin ise bazı krizler ve fırsatlar ortaya çıkaracağı açıktır. Bu krizlerden en önemlisi, dünya tatlı su kaynaklarında yaşanacak sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan küresel ısınmanın sebep olduğu buzul kütlelerin azalması, küresel iklim dengesinde oynadığı rol nedeniyle küresel ısınma sorunun daha hızlanmasına ve şiddetlenmesine sebep olacaktır. Ayrıca bölgedeki ekosistemin değişmesi, dünya deniz balıkçılığını da ciddi şekilde etkileyecek olan bir faktör olarak önümüzde durmaktadır.

Fırsatlardan ilki ise bahsedildiği gibi, Asya ve Avrupa ticaret yollarını %30’un üzerinde kısaltacak olması olarak değerlendirilebilir. Bir diğer fırsat ise özellikle son dönemde dünya gündeminin en sıcak gündem maddelerinden biri haline gelen enerji krizi için çözüm olabilecek coğrafyalardan biri olmasıyla ilişkilidir. Çünkü Rusya dışında bölgeye kıyıdaş devletlerin tamamı “Batılı” devletlerdir. Bu devletler, bölgenin sahip olduğu yüksek enerji potansiyeli sayesinde orta vadede enerji ihtiyacını bu bölgeden karşılayacak hale gelebilirler.

Ancak yukarıda bahsedilen bizzat kriz olan ekolojik durumlara ek olarak fırsatların oluşturacağı krizler de son derece dikkate değerdir. Nitekim bölge, Soğuk Savaş döneminde askeri üslerin ve nükleer testlerin yapıldığı bir bölge olmasına rağmen, 1987 yılında dönemin Sovyetler Birliği Genel Sekreteri Gorbaçov’un “Murmansk Demeci” ile bir “askerden arındırma” dönemine girmiş ve bölgede karşılıklı yardımlaşma ve bilimsel araştırmaların desteklenmesi yönünde politikalar izlenmeye başlansa da son yıllarda bölgenin silahlandırıldığı ve bölgede büyük askeri tatbikatların yapıldığı görülmektedir. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasının önemi de Batı bloğunun bu bölgedeki askeri varlığını kuvvetlendirme çabasıyla ilişkilendirilebilir.

13
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin