Mahmut Turgut’un Anısına
Mahmut Turgut, 10 Ağustos 2024 tarihinde, ardında sanatla dolu bir yaşam ve binlerce karede saklı anılar bırakarak aramızdan ayrıldı. Doğu Anadolu’nun sert ikliminde doğup büyüyen bu büyük ozan, bölgenin acılarını ve güzelliklerini kelimeleriyle dile getiren bir sanatçıydı. 1978 yılında yayımlanan “At Sırtından Dağları” adlı şiir kitabıyla, bir toplumun gizli çığlığını duyurmuş ve umut dolu bir şair olarak tanınmıştı.
Zamanla, şiirin sınırlarını zorladığını ve tekrara düştüğünü hissetti; bu duyguyla, sessizce kalemi bırakıp fotoğraf makinesini eline aldı. Mahmut Turgut’un fotoğrafla olan ilişkisi, kelimenin tam anlamıyla bir dönüşümün hikayesidir. 1994 yılında AFSAD’a katıldığında, karanlık odanın büyülü dünyasıyla tanıştı ve ilk sergisi “Oto-Grafik” ile bir sanatçının gözünden dünyayı anlatmaya başladı. Onun için fotoğraf, şiirin bıraktığı yerden devam eden bir anlatım biçimiydi; sözcüklerin yerini imgeler, mısraların yerini ise kareler aldı.
Turgut’un fotoğrafları, bir insanın ruhunu aydınlatan anlık yakalamalardı. Ara Güler, Lütfi Özkök gibi ustalardan ilham alarak, sanatçıların, yazarların ve şairlerin yüzlerindeki çizgilerde, bakışlarındaki derinlikte duyguların haritasını çıkardı. Cahit Külebi’nin, Gülten Akın’ın, Orhan Asena’nın evinde, onların dünyalarına sızarak en içten anlarını karelere hapsetti. Melih Cevdet Anday’ı Büyükada’da, Selda Bağcan’ı konser öncesi Ataşehir’de, Zülfü Livaneli’yi Eskişehir’de çekerken, her karede bir hikaye, her yüzde bir öykü gizliydi.
Mahmut Turgut’un fotoğraflarında sadece insanlar değil, yaşanmışlıklar da yer alıyordu. Sanatçının kadrajında, Türkiye’nin sanat ve edebiyat dünyası bir araya gelmişti. Onun fotoğrafları, zamanın ötesine geçen belge niteliğinde, sanatın sessiz ama güçlü bir anlatımıydı. 28 yıl boyunca biriktirdiği binlerce kare, 1200’ü aşkın portre ve yüzlerce özel anı, arşivinde birer hazine gibi toplandı.
Ancak bu büyük sanatçının gözünden gördüğü dünya, artık o karelerde donmuş anlardan ibaret. Mahmut Turgut, sadece fotoğraf makinesiyle değil, aynı zamanda yüreğiyle de çektiği bu karelerde yaşamaya devam edecek. Onun yokluğu, Türk sanat dünyasında derin bir boşluk yaratırken, geride bıraktığı eserler, ışıkla çizdiği duygular ve sanata adadığı ömrü unutulmaz bir miras olarak kalacak.
Mahmut Turgut’un kaybı, sanat dünyasında derin bir sessizlik yarattı; ancak bu sessizlik, onun fotoğraflarında yankılanan derin anlamlarla dolu bir sessizliktir. Onun ruhu, o sessiz karelerde, o anlarda ve o yüzlerde yaşamaya devam edecek.