Gizli kayıtlar delil sayılır mı? Av. Birgi Sucuer yanıtladı

featured

Gizli delillerin mahkemede kanıt olarak kabulü ile alakalı soru işaretlerine, Şengün Partners Avukatlarından Birgi Sucuer, yayınladığı makale ile açıklık getirdi.

Makalesinde Ceza Hukuku ve Özel Hukuk kurallarının ayrı serbestlikleri olduğuna değinen Sucuer, Ceza Hukuku’nun bazı durumlarda daha serbet davranabildiğinden bahsetti. “Ceza hukukunda maddi gerçeğe ulaşmak özel hukuka göre çok daha hayati bir öneme sahip olup; dayanılan deliller, delillerin sunulma şekli de özel hukuk sistemine göre daha geniş bir serbesti içermektedir. Ancak buna rağmen; ceza hukuku; maddi gerçeğe ulaşmak için her yolun mubah olduğu anlayışını benimsememiş ve açıkça hukuka aykırılık teşkil eden delilleri, maddi gerçeğe ulaşmak için ışık tutuyor olsa dahi reddetmiştir.” diyen Birgi Sucuer, örnek olarak;

Anayasa md. 38/6: “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.

”Ceza Muhakemesi Kanunu m. 148/3: “Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.

”Ceza Muhakemesi Kanunu m. 206/2-a: “Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse redolunur.

Ceza Muhakemesi Kanunu m. 217/2: “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” maddeleriyle açıklık getirdi.

Peki, hangi durumlarda gizli delillerle ilgili esneklik sağlanabilir? 

Bunların ışığında ceza yargılamasında hukuka aykırı delillerin, delil olarak değerlendirilemeyeceğinden bahsettiği makalesinde, hangi durumların gizli deliller konusunda esneklik sağlanabileceği ile ilgili olarak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/5-1270 E., 2013/248 K, 21.05.2013 tarihli kararını örnek gösterdi.

“Öncelikle ceza hukukunda özellikle doğrudan iletişime dayalı olarak işlenen; cinsel saldırı, hakaret, iftira, tehdit, şantaj, rüşvet gibi suçlarda, suçun işleniş anına yönelik kayıt tutmak, o suçun mağdurunun ispata yönelik bir savunma yapma mecburiyeti olarak kabul edilmektedir. Keza, bu kayıtların özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilmesi olayın mahiyeti ve ispata elverişliliği gözetildiğinde hakkaniyete aykırılık teşkil edecektir. Keza, mağdur kendisine karşı işlenen suç için ispata elverişli bir anı bir daha yakalayamama veya doğrudan yetkili bir kuruma başvuramama riski ile karşı karşıyadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da, ceza hukukunda değerlendirilecek bir delilin hukuka uygunluğunu işte bu iki koşula bağlamış ve şayet mağdurun bir daha delil edinme fırsatının bulunmaması veyahut yetkili mercilere müracaat ederek destek alma olanağının olmadığı hallerde alınan kayıtları hukuka uygun olarak değerlendirmiştir.”

“Böylece Yargıtay tarafından da; özel hukuk prensipleri, suç mağdurları için gerçeğin ortaya çıkması ve hakkın korunmasını gölgede bırakmayacak şekilde dengelenmiştir.” diye sözlerine ekledi.

Özel Hukuk’ta Ceza Hukuku’na göre hukuka uygun delil kavramının daha ağır bastığına değinerek,  “Bu nedenle gizli alınmış kayıtlar bazı dava türlerindeki istisnai haller haricinde hukuka uygun delil olarak kabul edilmemektedir.” diyerek Ceza Hukuku ve Özel Hukuk arasındaki farklara değindi.

Boşanma davalarında gizli elde edilen deliller kabul görür mü?

Özellikle boşanma davaları söz konusu olduğunda gizli elde edilen delillerin mahkeme tarafından kabul edilip edilmeyeceği konusu kafaları karıştırırken, bu durumla alakalı olarak bazı şartların olduğunu açıklayan Avukat Sucuer,

“Boşanma davaları mahiyeti itibariyle özel hukuktaki gizli kayıtların delil olarak kabul edilmemesi ve suç teşkil etmesi kuralının istisnası olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim boşanma davalarında eşler arasında kusura sebep olan fiillerin ispatlanması, eşlerin ortak özel hayatı kapsamındaki paylaşımlarının genellikle dışa kapalı ve somut delilden yoksun olması nedeniyle zordur. Bu nedenle, iddia edilen kusurun ispatı için bu davalarda karşı tarafın onayı olmaksızın gizli şekilde alınmış olan kayıtlar hukuka uygun belge olarak kabul edilebilmektedir. Ancak elbette, bu davalarda delil olarak kullanılacak kayıtların da belli şartlar dahilinde oluşturularak kullanılması gerekmektedir.” dedi.

Bir boşanma davasında sunulan delillerin hukuken kabul görmesi için, hayatın olağan akışı içerisinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Kurgu içeren, baskı altında alınan, karşı tarafı zora sokarak ve yönlendirerek alınan kayıtların delil niteliği taşımayacağını belirtti.

“Önemle belirtmek gerekir ki, gizli olarak alınan kayıtların dayanak oluşturdukları davalarda delil olarak kabul edilmesi yapılan fiili değil yalnızca sunulan delilin niteliğini hukuka uygun hale getirmektedir. Dolayısıyla bu fiilerin sebep olabileceği suçlar şikayete tabi olarak görülecek olan ceza soruşturması veya kovuşturmasında ayrıca değerlendirilmektedir.” diye bahsetti.

Makalesinde iş hukuku delillerine de değinen avukat, “Bu kayıtların gerek bağlı oldukları davalarda delil olarak sunulmasının hukuka uygun olup olmadığı gerekse ayrıca suç teşkil edip etmediği her olayın kendi mahiyeti çerçevesinde değerlendirilmesi gereken özel ve hassas bir konu olduğundan bu durumlara başvurulmadan önce hukuki görüş ve destek alınması önem arz etmektedir.” dedi.

Avukat Birgi Sucuer’in makalesinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin