CHP’nin Tüzük Kurultayı ve Kemal Anadol ile Röportaj
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 6-9 Eylül tarihleri arasında olağanüstü bir kurultay toplayarak tüzüğünde değişiklik yapma hazırlığını sürdürüyor. Bu bağlamda, CHP’nin geçmişi ve bugünü üzerine düşüncelerini paylaşmak üzere, partinin tüzük ve kurultay konularında önemli bir isim olan Kemal Anadol ile bir röportaj gerçekleştirdik. Hem bir siyasetçi hem de hukukçu kimliğiyle CHP’deki tüzük tartışmalarına ışık tutmasını istedik.
Tüzük kurultayının anlamı ve önemi nedir?
CHP’nin tüzüğü, partinin anayasası niteliğindedir. Çok partili sisteme geçildiği günden bu yana, partinin tüzük yapısı sürekli inişli çıkışlı ve tartışmalı bir seyir izlemiştir. Parti içi demokrasiyi sağlamak ve tartışmalara son vermek amacıyla Sayın Özgür Özel’in kurultayı toplaması oldukça anlamlıdır.
‘Tek Adam Modeli’ Üzerine Değerlendirme
CHP tarihinde kurultaylar ve tüzük tartışmaları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Mevcut tüzük, parti içi demokrasiyi engelleyen bir niteliğe sahiptir. Merhum Genel Başkanımız Deniz Baykal, son döneminde yeni bir genel merkez yapısı oluşturmayı hedeflemişti. Bu yapı, genel başkanın Parti Meclisi (PM) içinden istediği kişileri genel başkan yardımcısı olarak atayıp, değiştirme veya azil yetkisine sahip olmasına dayanıyordu. CHP geleneğinde önemli bir yere sahip olan genel sekreterlik ise yalnızca bir yazışma müdürlüğüne dönüşmüştü. Baykal bu değişiklikle ilgili bir hukuk komisyonu kurmuştu. Komisyon, Önder Sav, Oya Araslı, Atilla Sav, Orhan Eraslan, İsmet Atalay, Hakkı Süha Okay ve benden oluşuyordu. Ancak, komisyon bu öneriye karşı çıktı. Bu yapı, AKP’nin tüzüğünde birebir yer alıyordu ve tek adam modeline dayandığı için antidemokratikti. Tüm bu tartışmalara rağmen model kabul edildi, fakat yürürlüğe girmeden önce kaset olayı yaşandı ve Baykal istifa etti.
‘Parti İstikrarı ve Değişim İhtiyacı’
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği 33. olağan kurultayda, önerge oybirliğiyle kabul edildi. Bu durumda, organlar tüzüğün eski haline göre seçildi. Ancak dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, 2008 değişikliğini antidemokratik bulup iptali için dava açması gerekirken uygulanmasını dayatıyordu. Sayın Kılıçdaroğlu, 3 Kasım 2010 tarihinde toplanan PM krizinde 2008 değişikliklerini uygulayarak yeni yöneticileri seçti. 34. kurultaydan bu yana, bugünkü antidemokratik tüzük uygulanmaktadır. Bu tarihten itibaren 350’ye yakın PM üyesi ve yüzü aşkın genel başkan yardımcısı değişmiştir. Bu durum, tek adam yönetimine yol açan bir görüntü oluşturmuştur. Ne İnönü, ne Ecevit, ne Baykal, ne Çetin ne de Öymen döneminde görülmeyen bu değişimler, partideki istikrarı da zedelemiştir. Bu durumun değişmesi gerekmektedir.
“CHP Yeniden Yapılandırılmalıdır”
“CHP yeniden yapılandırılmalıdır” başlıklı bir çalışmanız var. Bu çalışmayı özetler misiniz?
Bu kitapçığı 10 Haziran 2020’de yayımladım ve genel başkanla yöneticilere gönderdim. Ancak bir yanıt alamadım. Kitapçıkta devam eden yapısal sorunlar ve bunlara yönelik çözümler yer alıyordu. Sağlıklı olmayan yapı, atanmış belediye başkanlarının delege seçimlerinden başlayarak ilçe ve il kongrelerine müdahale etmesiyle işliyor. Bu durum, kurultay delegelerini istenen doğrultuda seçtirmektedir. Genel başkan ve parti meclisini de bu delegeler seçmektedir. Sonuç olarak, belediye başkanı ve milletvekillerini de aynı parti oligarşisi belirlemektedir. Ben bu süreci “Saadet Zinciri” olarak adlandırıyorum. Bu durumda, parti içi demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Bu zincirin kırılması gerekmektedir. Sürecin ana nedeni ise delege sistemidir. Delege sisteminden üyelik sistemine geçilmedikçe bu hastalıklı yapı devam edecektir. Eskisi gibi kurultay, parti meclisini; PM ise merkez yönetim kurulu ile genel sekreter ve genel saymanı seçmelidir. Kongrelerde çarşaf liste zorunlu olmalıdır.
Günümüzde tartışılan konular
Bugünkü tartışmalarda, en çok üyelik, önseçim, dönem sınırlaması, cinsiyet ve gençlik kotası gibi konular öne çıkıyor. Bu konulardaki düşünceleriniz nelerdir?
Bilinenin aksine, yürürlükteki Siyasi Partiler Kanunu ve CHP tüzüğünde esas olan, adayların tüm üyelerle seçilmesidir. Yasaya göre genel merkezlerin yalnızca yüzde 5 kontenjan hakkı vardır. Yani önseçim esas, merkez yoklaması istisnadır. 12 Eylül sonrası bu yapı tersine çevrilmiştir. 12 Eylül öncesi CHP’de bu yüzde 5 oran, Hasan Esat Işık, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Ahmet Taner Kışlalı, Haluk Ülman, Alev Coşkun ve Erol Çevikçe gibi isimler için kullanılmıştı. Bu sayı yeterlidir ve aşılmamalıdır. Artık önseçim tartışmaları sona ermelidir. Kadınlar ve gençler, parti okulunda eğitilen donanımlı ve örnek siyasetçiler olmalıdır. Fermuar sisteminin uygulanması gerekmektedir. Gençlik kollarından gelen bir siyasetçi olarak, gençlerin her kademede yer alması gerektiğini düşünüyorum.
CHP’nin kurultayı ve seçimli yarış beklentileri
CHP’nin kurultayının seçimli bir yarışa dönüşmesi beklentileri var. Ne düşünüyorsunuz?
İktidara yürüyen bir partinin tüzük kurultayında imza toplayarak seçim istemek, özür dileyerek söylemek gerekirse, abesle iştigaldir. CHP, seçmene güven vermeli ve iç tartışmalarla bu güveni sarsmamalıdır. Özellikle eğitim, sağlık, tarım, dış politika ve ulusal gelirin adil dağılımı konusundaki çözüm önerilerimizi halka net bir şekilde iletmemiz gerekmektedir.
‘Sadece Polemiğe Girmek Yeterli Değil’
Dünya genelindeki diğer sol-sosyal demokrat partileri takip ediyorsunuz. Bu bağlamda, CHP benzeri partilerin örgütsel yapılanmalarında ve tüzüklerinde ne gibi yenilikler ve değişiklikler var? CHP, bu uygulamalardan nasıl yararlanabilir?
Günümüzde Yunanistan’dan İngiltere’ye, muhafazakârlardan sosyalistlere kadar tüm partiler delege sistemini terk etmiştir. Partinin genel başkanından başlayarak tüm organlarını üyeler seçmektedir. 2011 yılında François Hollande’ın Sosyalist Parti’nin önseçiminde, üyelerden yüzde 56 oy alarak cumhurbaşkanı adayı oldu ve genel seçimleri bu şekilde kazandı. Artık Türkiye dışında delege sistemini uygulayan çağdaş bir parti kalmamıştır. Bu durumda üyelik çok önemli hale geliyor ve onu kurumlaştırmak gerekmektedir. Bu, gerçek anlamda bir parti okulu kurmakla mümkün olacaktır.
‘İdeolojisiz Başarı Olmaz’
Parti okulu ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Parti okulunun müfredatını, siyaset bilimcisi, sosyolog, ekonomist, hukukçu ve deneyimli parlamenterler ile belediye başkanlarından oluşan bir kurul belirlemelidir. Okulun bölgelerde ve illerde de çalışması sağlanmalıdır. İlk aşamada, seçme ve seçilme hakkına sahip olmak isteyenler; ikinci aşamada ilçe ve il yöneticileri; son aşamada ise belediye başkanı ve milletvekili adayları eğitilmelidir. Okulda seçim hukuku, genel ekonomi ve hukuk bilgileri ve en önemlisi Cumhuriyet ve parti tarihi öğretilmelidir. İdeolojisi olmayan bir parti başarılı olamaz. Sadece karşı partilerle polemiğe girmek yeterli değildir. Halka, ülke sorunlarını somut örneklerle nasıl çözeceğimiz anlatılmalıdır. Partinin ideolojisi ön planda olmazsa, bu boşluğu etnikçilik, mezhepçilik ve hemşerilik doldurur.
Kemal Anadol Kimdir?
Kemal Anadol, siyasetçi, avukat ve yazardır. TBMM 15 ve 16. dönem CHP Zonguldak milletvekilliği, 18, 22 ve 23. dönem CHP İzmir milletvekilliği görevlerinde bulunmuştur. Barış Derneği Genel Başkanvekili görevi nedeniyle, 12 Eylül döneminde yargılanmış ve uzun süre cezaevinde kalmıştır. Son milletvekilliği döneminde CHP grup başkanvekili olarak görev yapan Anadol, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği CHP’nin 33. olağan kurultayının divan başkanlığını yapmıştır. Anadol’un siyaset ve edebiyat alanında yayımlanmış çok sayıda eseri bulunmaktadır.