Beyoğlu’nun gözde teras mekânlarından Litera Restaurant’ın kurucusu Celal Akkök ile geçmişten günümüze yiyecek-içecek ve eğlence sektörünü, yeme-içme alışkanlıklarımızı, sohbet adabını, eskimeyen görgü kurallarını, İstanbul’un değişen yüzünü Gastronomi Gündemi serisinin ikinci bölümünde konuştuk.
Sektöre yalnızca dışarıdan bakan biri “eğlence sektörü” dendiğinde ne anlamalı?
Çok yozlaştığını ve ayrıca çok yorulduğunu. Tabii iyileri tenzih ediyorum.
Eğlence sektörü rekabet anlamında nasıl bir zemin sunuyor?
Fiyat, kalite ve lokasyon.
Pandemi dönemine rağmen büyük yatırımcılar eğlence sektöründe var olmaya devam etti ve ediyor. Bu sektöre verilen sarsılmaz değeri nasıl yorumluyorsunuz?
İnsanlığın toplumsal ve bireysel ihtiyacıdır. Yaşam biçimi, seçim tercihi olduğu sürece değeri de yatırımı da devam eder.
İşletmeler pandemi gibi mücbir sebeplere ilişkin nasıl önlemler alıyor?
İlk başta hiçbir önlem alınmadı lakin herkes kendi imkânları ile baş başa bırakıldı. Biz şanslıydık çünkü bizim üst klasman TURYİD (Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği) diye bir derneğimiz vardı ve tüm üyelerle birlikte istişare halinde ilerledik.
Eğlence sektörünün cazibesi İstanbul’da daha da görünür kılınıyor, İstanbul’un sektöre kattıkları hakkında neler söylersiniz?
İstanbul yeme-içme ve eğlence sektörünün başkenti diyebiliriz. Köklü ve uluslararası markalar çoğunlukla İstanbul’da doğar ve yayılır. Vizyon ve örneklerle genişler.
Her nesil yeni bir trend ile kendini gösteriyor. Gözlemlediğiniz, günümüzün trendleri var mı?
Maalesef her zaman trend olan oluşumlar yaratılır lakin geliştirilip, değiştirilemediği için kısa ömürlü olurlar. Dijital çağı yaşadığımız bu dönemde her şey hızlı ve çabuk oluşuyor. Değişim olmazsa yok oluyor.
Sektörün geleceğine ilişkin fikirleriniz neler?
Ya gelenekçi olmalısınız -ki ben öyleyim- ya da geliştirilen ve yenilikçi olmalısınız.
Röportaj: Ezgi Aydoğanoğlu