Selin Baycan’ın müzik yolculuğu ve ‘Aşina’ albümüne dair derinlemesine bir bakış
Peyzaj mimarlığından müzik sahnesine geçiş yapan Selin Baycan, bu iki farklı disiplini ustalıkla harmanlamış, kendine özgü bir sanat dili oluşturmuştur. 2019 yılından itibaren şarkı üretimine başlayan Baycan, ilk albümü “Aşina” ile hem iç dünyasının derinliklerini hem de müzikteki özgün duruşunu bizlerle paylaşmaktadır. Bu albüm, onun müzik yolculuğunda bir dönüm noktası olmasının yanı sıra, aynı zamanda kendisinin sanatsal olgunluğuna işaret etmektedir.
İlk kez Kadıköy’ün hareketli atmosferi içinde yükselen bu şarkılar, yeni nesil müzik dinleyicisinin dikkatini çekmiş olsa da, zamanla kendini daha derin ve özgün bir biçimde ifade etmeye başlamıştır. Her biri şehrin karmaşası içinde yetişmiş, duygularını ve düşüncelerini ustalıkla yansıtan bu sekiz şarkı, hem kırılganlık hem de güç temalarını iç içe barındırmaktadır. Baycan’ın şarkı sözleri ve müzik düzenlemeleri, adeta 4AD etiketi sanatçılarını andıran buğulu, derin ve gizemli bir atmosferi yansıtarak, dinleyiciyi farklı bir dünyaya davet etmektedir.
Gerek prodüksiyon gerekse söz yazımı açısından, “Aşina” albümü, genç bir sanatçının olgun ve etkileyici ilk adımı olarak öne çıkmaktadır. Her enstrümanın dengeli ve modern pop unsurlarıyla örülü olmasıyla, albümün genel yapısı hem yenilikçi hem de gelenekselin ötesine geçmiştir. Özellikle, kaliteli kadın vokali ve duygusal anlatımıyla, müzik ortamında varlık gösteren farklı sesler arasında öne çıkan Baycan, önümüzdeki yıllarda sesinin gücünü daha da artıracağına dair güçlü sinyaller vermektedir.
Three Shadows’un ‘Sacred Land of Sounds’ albümüne dair kapsamlı bir değerlendirme
Günümüz müzik piyasasının ekonomik kaygılardan uzak, idealler ve sanatsal dürüstlük temelinde şekillenen projeleri giderek azalmaktadır. Bu bağlamda, Three Shadows’un ilk albümü “Sacred Land of Sounds”, bu trendin tam tersine, sanatın özüne sadık kalma arzusunu yansıtan nadide bir örnektir. Bu albüm, müzik endüstrisinin maddi beklentilerinden bağımsız, içten ve samimi bir üretimdir.
Projenin temelini oluşturan üyelerden biri olan besteci Servet Kızılkan, doğayla iç içe, içsel tutkularını ve hislerini müziğe yansıtan bir sanatçıdır. Diğeri, söz yazarı Belgin Yücelen ise, disiplinlerarası çalışmalara imza atan, hayal gücü ve sanatsal ifade gücü yüksek çok yönlü bir sanatçıdır. Albümde yer alan toplam 10 şarkı, yaklaşık 32 dakika boyunca, İngilizce sözlerle, dinleyiciyi farklı duyguların ve atmosferlerin içine çekmektedir.
Albümün düzenleme ve kayıt aşamalarında ise, yakından tanıdığımız ve saygı duyduğumuz prodüktör Hakan Kurşun’un imzası bulunmaktadır. Ayrıca, farklı enstrümanlar ve müzisyenlerle gerçekleştirilen kayıtlar, albümün özgün ve etkileyici bir atmosfer kazanmasını sağlamıştır. Gitar, bas ve vurmalı enstrümanlar, Sıra dışı prodüktör Hakan Kurşun’un önderliğinde, gece vakti kayda alınmış gibi, tutkulu ve içe dönük bir ruh hali yansıtmaktadır. Bu çalışmaların içinde, davulcu Ediz Hafızoğlu ve gitarcı Ozan Kızılkan’ın katkıları da büyük önem taşımaktadır.
Dinlerken, bu albümü adeta Lou Reed’in “Coney Island Baby”, Neil Young’un “Comes a Time” ve Nick Cave’in “The Boatman’s Call” albümlerini hatırlatan bir atmosferde buluyorum. Bu eserler, melankoli, yalnızlık ve düşünceliliğin yoğun şekilde hissedildiği, geceye uygun, içsel bir yolculuğu temsil etmektedir. “Sacred Land of Sounds”, müzikte dürüstlüğün ve sanatsal özgürlüğün simgesi olarak, her dinleyicinin ruhunda derin izler bırakmayı başaracaktır.