Kitap Tutkusu: Faruk Yaman’ın Kütüphane Yolculuğu
Henüz ortaokul çağındayken babasına duyduğu hayranlıkla kitap okuma alışkanlığı kazanan Faruk Yaman, zamanla eline geçen paralarla kitap satın almaya başladı. Yıllar içerisinde edindiği binlerce kitapla, kişisel kütüphanesini özenle oluşturdu. Ancak zamanla yaşadığı evde kitapların muhafazası ve bakımı konusunda zorluk yaşamaya başladı. Bu nedenle, kütüphanesini Melikgazi ilçesindeki daha geniş bir eve taşımaya karar verdi.
Günlerini kütüphanesinde geçiren Yaman, araştırmacılar ve akademisyenlerle kitaplarını paylaşarak bilgi alışverişinde bulunuyor. Kütüphanesinde 70 bini aşkın kitap bulunmakta ve bu sayede Türkiye’nin en büyük özel kütüphanesinin sahibi olduğunu belirtmektedir. Yaman, iyi bir okuyucu olan babasının 10 bin kitabını kendisine miras bıraktığını da ifade ediyor. Çevresindeki akranları ve ağabeylerinin kitap okuma alışkanlığı nedeniyle kendisinin de bu yönde bir tutku geliştirdiğini aktaran Yaman, kitaplarını muhafaza etmenin zorluğundan bahsediyor.
“Burada Adeta Bir Kitap Tarlası Var”
Evin mutfak, salon ve odalarından kitapların fışkırması dikkat çekiyor. Yaman, kütüphanesinin kapısını yalnızca tarihçiler, araştırmacılar ve akademisyenlere açtığını söylüyor. Kitaplarının kendisi için en büyük zenginlik kaynağı olduğunu belirten Yaman, şunları ifade ediyor:
- “Bu kadar kitabı ne yapabilirsiniz? Ben bunları satamam. Kitaplar benim gözüm, kulağım gibi. Benim yaşam tarzım bu. Buraya gelenler ‘kitap kokuyor’ diyorlar. Sahaflara girdiğinizde de bu kokuyu alırsınız. Burası adeta kitap tarlası gibi.”
- “Ben bir kere çok zenginim, 3 çocuğum tahsil yaptı. Annem babamla yaşadım, mutlu bir ailem var. Maddi açıdan en büyük varlığım kitaplarım.”
- “Kitaplarım için yurt dışından 7 ülkenin kültür ataşesi geldi. Bundan iyi zenginlik mi olur? Bu bakış açısıyla Kayseri’de en zengin benim. Spor, pul koleksiyonculuğu veya müzik de hobim olabilirdi. Türkiye’de çok nadir ve zor bir işi yapıyorum.”
Yaman, ayrıca evinin bir odasını sadece Kayseri ile ilgili kitap ve belgelere ayırdığını ve bu alandaki eserlerin bazı kütüphanelerde bile bulunmadığını belirtiyor. Kentin tarih ve geçmişine ışık tutan bu eserlere büyük bir özen gösteriyor. Kitaplarının korunması için çeşitli önlemler aldığını söyleyen Yaman, şu şekilde devam ediyor:
- “Bu eserlerin geleceğe aktarılmasındaki en büyük korkumuz, tehlikemiz sıçan ve haşere. Burada Osmanlı belgelerinin ve kitapların birçoğu yumurta kağıdından yapılmış. Yumurta kağıtları bu haşereler için harika bir yiyecek.”
- “Bu nedenle her türlü güvenlik ve ilaçlama önlemini aldım. Haşereye karşı ilaçlar doğal tabletler şeklinde olduğu gibi elektronik koruyucular da mevcut. Bulunduğum dairede 16 iç kamera var. Bu sistemlerin bilgisayarı ve interneti aylık bir gider oluşturuyor. Haşereye karşı ilaçlamaya yıllık 3-4 bin lira harcıyorum.”
“Okuduğum Kitap Sayısını Bilmiyorum, Bilemem de”
Yaman, kitapların geçmişle bağ kuran en büyük kültürel hazine olduğuna inanıyor ve Türkiye’deki pek çok sahaf ve müzayede uzmanının kendisini tanıdığını belirtiyor. Şu ana kadar binlerce kitap okuduğunu ifade eden Yaman, “Okuduğum kitap sayısını bilmiyorum, bilemem de. Zaten her kitabı okumam da mümkün değil. Bazen bir kitabın belirli bölümlerini okuyorum ama lise ve üniversite yıllarımda birçok kütüphaneye giderdim. Kayseri hakkında aşağı yukarı gitmediğim bir kütüphane yok.” şeklinde konuşuyor.
Yaman, kütüphanesinin temizliği ve tasnifini kendisi yaptığına dikkat çekerek, en büyük mutluluğunun kütüphanesine gelen dostlarıyla kitaplar arasında sohbet etmek olduğunu vurguluyor.
