İklim Değişikliği: Karbon Emisyonlarının Gelecekteki Etkileri
Yeni bir araştırma, karbon emisyonlarının azaltılması durumunda bile gezegenimizin uzun vadede karşılaşabileceği zorlukları gözler önüne seriyor. Almanya’daki Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü (PIK) bilim insanları, karbon emisyonlarının orta düzeyde dahi kalması halinde, 2200 yılına gelindiğinde Dünya’nın ortalama sıcaklığının 7°C artabileceğini öne sürüyor. Böyle bir sıcaklık artışı, insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş sorunların kapısını aralayabilir.
Böylesi bir sıcaklık artışı, tarım alanlarını ciddi şekilde etkileyebilir. Birçok tarım ürünü, bu tür aşırı sıcaklıklarda yetişemeyecek duruma gelebilir, bu da küresel ölçekte gıda güvencesizliği ve açlık riskini artırır. Ayrıca, eriyen buzulların etkisiyle deniz seviyeleri yükselebilir ve kıyı bölgeleri terk edilmeye mahkum olabilir. Artan sıcaklıklar, kuraklık, sıcak hava dalgaları, orman yangınları, tropikal fırtınalar ve seller gibi aşırı hava olaylarının sıklığını artırabilir. Günümüzde yaz aylarında tehlikeli sıcaklıklarla boğuşan bölgeleri düşündüğümüzde, böyle büyük bir sıcaklık artışının doğuracağı sonuçları hayal etmek hiç de zor değil.
İklim Bilimcilerinden Uyarı: Karbon Azaltımını Hafife Almamalıyız
Araştırmanın başyazarı Christine Kaufhold, bulguların daha hızlı karbon azaltımı ve uzaklaştırma çalışmalarına acil bir ihtiyaç olduğunu vurguladığını belirtiyor. Kaufhold, “Düşük ila orta düzeyli emisyon senaryolarında bile zirve sıcaklık beklenenden çok daha yüksek olabilir.” diyerek mevcut iklim politikalarının yetersiz kaldığını ifade ediyor.
Karbondioksit (CO2) ve metan gibi sera gazları, büyük ölçüde fosil yakıtların yakılmasıyla atmosfere salınıyor. Bununla birlikte, bu gazlar volkanik patlamalar, hayvan ve bitki solunumu gibi doğal süreçlerden de kaynaklanıyor. Bu nedenle, karbon azaltımına yönelik teknolojilerin geliştirilmesi kritik bir öneme sahip.
Araştırmada, PIK bilim insanları, CLIMBER-X adlı yeni bir bilgisayar modelini kullanarak gelecekteki küresel ısınma senaryolarını simüle etti. Bu model, atmosferik ve okyanus koşulları gibi fiziksel, biyolojik ve jeokimyasal süreçleri bir araya getiriyor. Ayrıca, metan gibi güçlü sera gazlarının etkilerini de dikkate alıyor. Araştırmada, düşük, orta ve yüksek seviyede küresel emisyon tahminlerine dayalı olarak “Paylaşılan Sosyoekonomik Yollar” (SSP) adı verilen üç farklı senaryo değerlendirildi.
Araştırmacılara göre, karbon döngüsü geri bildirim mekanizmaları, iklim değişikliğini daha da hızlandırma potansiyeline sahip. Örneğin, yağmurlu hava yanıcı otların hızlı bir şekilde büyümesine neden olurken, bu otlar kuruduğunda orman yangınlarının yayılmasını hızlandırabilir. Başka bir örnek, yağmur suyundaki CO2’nin kayaları aşındırması ve atmosferdeki CO2 seviyesini artırmasıdır. Bu tür mekanizmalar, şu anda salınan sera gazlarının, gelecekte dünyanın sıcaklığı üzerinde kalıcı etkiler yaratma riskini artırıyor. Dolayısıyla, yalnızca karbon emisyonlarını azaltmak değil, bu geri bildirim döngülerine müdahale etmek de bir o kadar kritik hale geliyor.
Paris Hedefine Ulaşmak İçin Son Şans
Çalışmanın ortak yazarı Matteo Willeit, Paris İklim Anlaşması hedeflerine ulaşabilmek için karbon azaltımının beklenenden daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Aksi takdirde, emisyonlar şimdi durdurulsa bile 2200 yılına gelindiğinde Dünya’nın 3°C daha ısınma olasılığı yüzde 10 olarak tahmin ediliyor. Bu çalışma, iklim değişikliğine karşı alınacak önlemlerin ne kadar acil olduğunu ve daha sürdürülebilir bir gelecek için çok daha etkili stratejilerin gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Araştırma, Environmental Research Letters dergisinde yayımlandı.