Bir Tiyatro Deneyimi: Barda
Sahnede bir bar, birkaç şık koltuk ve önümüzdeki birkaç saat boyunca bizi saracak bir atmosfer. Oyun, adını da taşıyan “Barda” ile başlıyor ve izleyicilere mini bir konser sunuluyor. Canlı müzik eşliğinde, alkolün bolca tüketildiği bir ortamda, genç bir ekip sahne alıyor. Yaş sınırı zaten +18. İlk başta hafif bir burulma hissediyoruz. Oyunculukları harika diyemeyiz belki ama yönetmen Işıl Kasapoğlu, bu işin sonunda bir ustalık eseri çıkacağından emin. Seyirci koltuğuna oturduğumuzda, merakla bekliyoruz. Sonrasında, soluksuz bir gösteri başlıyor; tek perde olarak tasarlanmış bu oyunun içindeyiz artık, hem seyirci hem de anlatılan derdin dinleyicisi olarak.
Sahneye çıkan isimler ise dikkat çekici: Tardu Flordun, Deniz Çakır, Galip Erdal ve Barış Özkan. Oyun, “Biz size ne yaptık?” sorusu etrafında şekilleniyor. Neden bu kadar kötülük, şiddet ve ölüm var? Dünya da böyle dönmüyor mu, değil mi? “Biz size ne yaptık?” sorusu, her gün, her saniye arkadaşına, eşine, öğretmenine, sokakta yatan şarapçıya, hatta ülkeyi yöneten iktidara sorulmuyor mu? Oyun, suç, eşitlik ve adalet üçgeninde dolanıyor ve aynı zamanda iyilik, kötülük, açlık, yokluk, şiddet; karnı tok olanlar, dayısı olanlar ya da her daim biat edenler sorgulanıyor sahnede. Yönetmen, şiddetin bireysel mi yoksa toplumsal bir sorun mu olduğunu sorguluyor biz seyircilere. Ülkemin bugünü ve dünü, kaybolan adalet duygusu; ya da herkesin kendi adaletini oluşturduğu bir toplum düzeni… Sonuç ise şiddetin geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
Kumanda Yok, Kapatamazsın…
Serdar Akar’ın yönettiği ve başrolünde Nejat İşler’in yer aldığı “Barda” filmi izlenildiğinde, oyuna filmin birebir aynısını bulmak için gelenler, çok daha etkili bir “Barda” ile karşılaşacaklar. Çünkü elimizde bir kumanda yok. Duymak ya da görmek istemediğimizde kapatmak gibi bir şansımız yok. Neden etkili? Çünkü tiyatro, daha gerçekçi bir sanat biçimi. Seyirci olarak o koltuğa oturmuşken, sağa sola bakma veya arkanı dönme şansınız yok. Sahne karşısında, şiddetin ve patlayan silahların nedenini, yani “Biz size ne yaptık?” sorusunun cevabını iliklerimize kadar hissedeceğiz.
Oyunda Selim karakterini canlandıran Tardu Flordun, ustalığıyla her duyguyu biz seyircilere hissettirdi ve sorgulattı. Duygu geçişlerindeki ustalığı, çok başarılı bir oyunculuk sergiledi. Gülsüm karakterini canlandıran Deniz Çakır’ı daha önce sahnede birkaç kez izledim ve her seferinde başarılı bir performans sergiledi. Çakır, bizi Gülsüm karakterine inandırdı; onun acılarını gerçek gibi yaşadık.
Herkes Kötü Olabilir Mi?
Oyunun yapımcılığını üstlenen Serdar Akkaya, kendisini heyecanlandıran şeyin işin konusu olduğunu belirtiyor ve şu ifadeleri kullanıyor: “Bedava şiddet, yani Fransızcada ‘violence gratuite’, hepimizin içinde mevcut. Bunun ortaya çıkması için sadece iğne başından küçük bir nokta yeter. O küçük noktaya değdiği anda, şiddet kendini gösteriyor. Kendimizi bu durumdan nasıl alıkoyacağız, bunu düşünmeliyiz. Çünkü hepimizde bu durum var. İyi ve kötü hep içimizde. Yinyang kavramı burada geçerli. İnsan ne iyidir ne kötüdür; yok öyle tek bir şey. Önümüze çıkan fırsatlar ve engeller, bizi şekillendiriyor. Yaşamda tek bir kelime bütün dünyayı değiştirebilir. Tek bir kelimenin içinde günlerce at koşturabiliriz. ‘Kötü yetiştiler, kötüler’ diye bir şey yok. En iyi yetişen insan da bir anda katil olabilir.”
Oyunda Tardu Flordun, Deniz Çakır, Galip Erdal, Barış Özkan, Mehmet Konu, Hivda Zizan Alp, Meriç Taner Kadıoğlu, Derya Kahya, Mete Toygar Durak, Toygun Elaldı ve Seda Soysal gibi yetenekli isimler rol alıyor.