Onat Kutlar’ı Anma Programı
Şair, yazar ve sinema eleştirmeni Onat Kutlar, öldürülüşünün 30’uncu yılında Beyoğlu Belediyesi ve dostları tarafından düzenlenen “Onat Kutlar: Başkaldırı ve Şenlik Günleri” adlı bir etkinlikle anılacak. Anma töreni, 12 Ocak’ta saat 18.00’de MetroHan’da gerçekleştirilecektir. 11 Ocak 1995’te yaşamını yitiren Onat Kutlar’ın anısına hazırlanan bu programın katılımcıları arasında şunlar yer alacak: Beyoğlu Belediyesi Başkanı İnan Güney, yazar ve sanatçılar Adnan Özyalçıner, Filiz Kutlar, Halil Ergün, Nazan Kesal, Selçuk Metin, Tayfun Eraslan, Zeynep Avcı ve Zeynep Oral. Etkinlik, tüm katılımcılara açık olacaktır.
Hiç Gelmeyen Bir Yılbaşı…
Onat Kutlar, bu ülkenin aydınlık yüzlerinden biriydi. 1965 yılında Türk Sinematek Derneği’ni ve Yeni Sinema dergisini kurarak Türk sinemasına büyük katkılarda bulundu. 1965-1976 yılları arasında Türk Sinematek Derneği’ni yönetti. “Yusuf ile Kenan”, “Hazal” ve “Hakkâri” gibi ödüllü filmlerin senaryolarına imza attı. 1985 yılında Berlin Film Festivali’nde jüri üyeliği yaptı ve İstanbul Film Festivali Düzenleme Kurulu ile İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İcra Kurulu’nda görev aldı. 1994 yılında, Fransız hükümeti tarafından L’Ordre des Arts et des Lettres Ödülü ile onurlandırıldı. Ancak, 1994 yılının son gününde, İstanbul’un göbeğinde gerçekleşen bir bombalı saldırı sonucunda yaralandı ve ardından yaşamını yitirdi. Yani o yılbaşı, aslında hiç gelmedi.
Film Şeridi Gibi…
Onat Kutlar’ın eşi Filiz Kutlar, bu olayla ilgili duygularını şu şekilde ifade ediyor: “Hayatın ne kadar belirsiz olduğunu ve her an her şeyin olabileceğini hepimiz biliyoruz. 30 Aralık, öyle bir gündü ki bir filmde böyle bir sahne izlesem, her şeyin üst üste geldiğini düşünürdüm, bu kadarı da fazla demek gelirdi içimden.”
‘Cumhuriyet’te Her Gün Yazacaktı’
Filiz Kutlar, o günü şöyle anlatıyor: “Kahve eşliğinde, keyifli bir sabah sohbeti yapıyorduk. Bugün beşinci evlenme yıldönümümüz ve akşam için güzel bir lokantada yemek planlıyorduk. Ertesi gün yılbaşıydı… İşte böyle bir günün akşamında, hayatımın kâbusunu yaşıyordum. 11 Ocak’a kadar geçen günler, umut, acı ve bekleyiş içinde geçti. İnanmak istemediğim an geldiğinde, içimde hissettiğim o korkunç son ve büyük bir acı hâlâ aklımda. 30 Aralık’ta yaşadıklarım, gözümün önünde film şeridi gibi geçiyor. 30 yıl geçmiş olmasına rağmen, başkalarının sandığı gibi acı geçmiyor; alışılmıyor ama o acıyla yaşamayı öğreniyorsun.”
‘Yaşam Bir Rüyadır’
Filiz Kutlar, yokluğunun 30. yılında neler hissettiğini sorduğumda, “Gözümün önünden neler neler geçiyor. Bazı günler pencereden onun gidişini izlerdim, el sallardım. Köşeye varınca o da döner, bana şevkle el sallardı. O gün de arkasından bakarken, dönerken her zamanki gibi gülerek el salladığını hatırlıyorum. İki gün önce ona el sallarken içimden ‘Allah’ım, onun gidişini seyretmek ne mutluluk, inşallah uzun yıllar gidişini seyredebilirim’ demiştim. Hep bir şeylerin elimizden alınacağını sanki hissediyordum.” diyerek derin bir özlem dile getiriyor.
Gelecek planlarını paylaşır mıydı sorusuna ise şöyle cevap veriyor: “Yazılarını okumaya doyamadığımız o muhteşem insan, 30 yılda kim bilir daha neler yazacaktı. Korfu adasında geçen bir roman yazmayı düşünüyordu, gelecek yaz adaya gitme planları yapmaya başlamıştık. Yeni yılda Cumhuriyet gazetesinde her gün yazacaktı; yazıya daha çok ağırlık vermek istiyordu. Sabah bunları konuştuk.”
Son olarak, “Üzüntüm, o muhteşem yazarın, muhteşem insanın erken gidişi. Daha neler yok edildi, böyle bir ülkede yaşıyoruz ne yazık ki. 30 yılda ülkemizde neler yaşandı, ne acılar. Kadın katliamları bitmek bilmiyor; gazeteciler yıllarca içeride tutuldu ve hâlâ da öyle. Sevgili dostumuz Osman Kavala’nın suçu tespit edilmedi ama içeride.” diyerek, yaşanan toplumsal sorunların altını çiziyor.
Filiz Kutlar, “Onat umutsuzluğu sevmezdi; bazen içimi umutsuzluk sarsa da umudumu kaybetmemeye çalışıyorum.” diyerek, geleceğe dair umudunu korumaya çalıştığını ifade ediyor.