Deniz Altında Gizli Bir Ağ: İnternetin Karanlık Yüzü
Günlük internet kullanımımız sırasında ya da uzaktaki bir arkadaşımızla görüntülü konuşma yaparken, bu verilerin nasıl ulaştığını düşünmek zor. Oysa ki, bütün bu bilgiler, deniz altındaki kabloların oluşturduğu muazzam bir ağ üzerinden cihazlarımıza ulaşmakta. Bu kablolar, genellikle bir sosis kalınlığında olan fiber optik yapısıyla, büyük miktarda veriyi uzun mesafelerde minimum kayıpla taşımak için ışığı kullanıyor. Deniz altı kabloları, Dünya’daki her kıtayı (Antarktika hariç) fiziksel olarak birbirine bağlıyor ve küredeki verilerin yüzde 95’inden fazlasını taşımakla sorumlu.
Bu kablolar, hız ve verimlilik açısından oldukça etkili olsa da, saldırılara, kazalara ve diğer sorunlara karşı giderek daha savunmasız hale geliyor. Her yıl, balıkçılık ekipmanları gibi çeşitli nedenlerden ötürü 100 ila 150 kablonun koptuğu tahmin ediliyor. Bu durum, internetin nasıl bir altyapıya dayandığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sabotaj Korkusu ve Küresel Güvenlik
Deniz altı kablolarına yönelik gizli saldırılarla sabotaj riski ise giderek artıyor. Örneğin, Kasım 2024’te Avrupa’nın Baltık Denizi’nde iki denizaltı internet kablosu koptu. Avrupa hükümetleri, bu durumla ilgili herhangi bir ülkeyi doğrudan suçlamaktan kaçınırken, olayların Rusya’nın Ukrayna’ya verdiği destek nedeniyle Avrupa’nın sualtı altyapısına yönelik “hibrit saldırılarının” bir parçası olabileceğini ima etti. Rus yetkililer ise bu suçlamaları “saçma” olarak nitelendirdi. Sebebi ne olursa olsun, Baltık Denizi’nde yaşanan bu olaylar, deniz altı kablolarının olası felaketlere veya bilinçli saldırılara ne kadar açık olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
NATO’nun Yeni Stratejisi
NATO ise bu durumu ele almak için harekete geçmiş durumda. Savunma örgütü, dünya genelinde bu kabloların güvenliğinin giderek belirsizleşmesi ile ilgili olarak, daha güvenilir bir internet bağlantısı sağlamak amacıyla kritik altyapılarda meydana gelebilecek kesintilere karşı uzay üzerinden veri yönlendirmeyi hedefleyen yeni bir projeye fon sağlıyor. Özellikle çok sayıda veri merkezinin bulunduğu ve yalnızca dört kablo ile dünya ile bağlantı kuran İzlanda gibi ülkeler, sabotaj riski altındalar ve bu durum küresel çapta büyük sorunlar yaratabilir.
HEIST Projesi: Geleceğin İnternet Altyapısı
Telekomünikasyon Bilgi Güvenliğini Sağlayan Hibrit Uzay/Denizaltı Mimarisi (HEIST) adını taşıyan bu proje, deniz altı kabloları ve uydu iletişimlerinden oluşan hibrit bir ağ kullanarak, daha az müdahale edilebilir bir internet sistemi oluşturmayı amaçlıyor. Elbette, SpaceX tarafından geliştirilen ve şu anda büyük miktarda uzay tabanlı internet trafiği sağlayan Starlink gibi hizmetler de bir diğer alternatif olabilir. Elon Musk, devam eden Rus işgali sırasında Starlink’in Ukrayna’ya kullanımını teklif etti ve burada drone saldırılarını koordine etmek için kullanıldı.
Bireylerin Gücü ve Kamu Güvenliği
Ancak bu tür hizmetler de kendi sorunlarıyla birlikte geliyor. Birçok kişi, tüm dünyanın internet trafiği söz konusu olduğunda, tek bir bireyin bu kadar büyük bir küresel yetkiye sahip olmaması gerektiğini savunuyor. NATO hükümetleri, HEIST ile tek bir milyarderin kaprislerine güvenmek yerine güvenli ve bağımsız bir yedek sistem oluşturmayı amaçlıyor. Proje, Cornell Üniversitesi, Johns Hopkins Üniversitesi, Bifröst Üniversitesi, İsveç Savunma Üniversitesi, Blekinge Teknoloji Enstitüsü, ETH Zürich, İsveç Kraliyet Donanması, İzlanda hükümeti ve çok sayıda özel şirketin üyelerinden oluşan uluslararası ve disiplinler arası bir ekip tarafından yürütülüyor. Eğer herhangi bir sorunla karşılaşılmazsa, sistemin işlevsel prototipi iki yıl içinde hazır olacak. Ancak HEIST ekibi, programın bazı unsurlarını 2025 yılında test etmeye başlamayı umuyor.