Kıyamet Günü Saati: İnsanlığın Kaderini Belirleyen Sembolik Saat
Kıyamet Günü Saati, 1947 yılından bu yana insan yapımı tehditlerin, yani savaşlar, nükleer silahlar ve iklim değişikliği gibi olumsuz etkilerin Dünya üzerindeki riskini sembolize eden bir saat olarak karşımıza çıkıyor. Bu saat, insanlığın yok oluşuna dair endişelerin derinleştiği yıllarda, özellikle ABD ile SSCB arasında yaşanan soğuk savaş döneminde yaratılmıştı. O dönemdeki gerginlik, tüm dünya için büyük bir korku kaynağıydı. Saat, Bulletin of the Atomic Scientists (Atom Bilim İnsanları Bülteni) üyelerinin uzmanlık ve görüşlerine dayanarak, zaman zaman ileri ya da geri alınarak ayarlanıyor.
İlk kez 1947 yılında, gece yarısına 7 dakika kala ayarlanmış olan bu saat, zamanla dünya çapında yaşanan olaylara göre hareket etmeye başladı. 1991 yılı, soğuk savaşın sona ermesi, Almanya’nın birleşmesi ve stratejik silahların azaltılması anlaşmasının imzalanması gibi olumlu gelişmelerle saatin en güvenli konumda olduğu yıl oldu; o yıl saat gece yarısına 17 dakika kala olarak ayarlandı.
Bülten üyeleri, saati ayarlarken iki kritik soruyu gündeme getiriyor: İnsanlık, bir önceki yıla göre daha güvenli mi? Son 78 yılda insan yapımı tehditlere karşı daha güvenli bir konumda mıyız? Artık bu tehditler yalnızca nükleer silahlarla sınırlı değil. Küçük bir nükleer çatışmanın bile, yalnızca birkaç saat içinde on milyonlarca insanın yaşamını sona erdirebileceği gerçeği oldukça korkutucu. Bir nükleer savaşın doğrudan etkisi veya sonrasında yaşanacak kıtlık nedeniyle, tahminen 5 milyar insanın hayatını kaybedebileceği hesaplanıyor.
2023 yılında, Kıyamet Günü Saati ilk kez gece yarısına 90 saniye kala ayarlandı ve son birkaç yıldır gece yarısından iki dakikadan daha uzakta durmadı. Bu durum, insanlığın karşı karşıya olduğu tehditlerin ciddiyetini gözler önüne seriyor. Kıyamete en yakın zaman diliminde miyiz?
Son olarak, Atom Bilim İnsanları Bülteni, Kıyamet Saati’nin gece yarısına 89 saniye kala ayarlandığını duyurdu. Bu, saatin ilk oluşturulmasından bu yana insanlığı tehdit eden durumların ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Chicago Üniversitesi Bülteni Bilim ve Güvenlik Kurulu başkanı ve profesörü Daniel Holz, bu duyuru sırasında şu ifadeleri kullandı: “Atom Bilim İnsanları Bülteni Bilim ve Güvenlik Kurulu’nun tespiti, Dünya’nın tüm insanlığı tehdit eden varoluşsal riskler konusunda yeterli ilerleme kaydetmediğidir. Bu nedenle saati ileri alıyoruz.”
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Sudan’daki çatışmalar, Kongo’daki karışıklıklar ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları gibi ulusal ve uluslararası çatışmalar son on yılda büyük bir artış gösterdi. Gazze işgali sırasında tahminen 64.260 kişinin hayatını kaybettiği bildiriliyor; bu ölümler arasında birçok çocuk da bulunuyor. Günlük ölüm oranı, 21. yüzyıldaki diğer tüm çatışmaları geride bırakmış durumda. Son günlerde imzalanan ateşkesin, daha kalıcı bir barışın başlangıcı olması umuluyor.
İklim krizi de gözler önünde yaşanıyor; son birkaç yıl, kayıtlara geçen en sıcak yıllar arasında yer alıyor ve 2024, bu anlamda en yüksek sıcaklık rekorunu elinde tutuyor. Yıkıcı seller, orman yangınları ve korkunç tayfunlar, doğal felaketlerin artışını gözler önüne seriyor. Hükümetlerin iklim değişikliği konusunda atması gereken büyük adımları atmaktan çekindiği görülüyor. Birleşmiş Milletler iklim toplantısı COP29, çoğu ölçütte başarısızlıkla sonuçlandı ve Trump yönetimi, ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekileceğini duyurdu.
Tüm bunların yanı sıra, Bülten, politikacılar, medya ve sosyal platformlar aracılığıyla yayılan yanlış bilgilerden, gelecekteki salgın riskleri ve hazırlık eksikliklerinden, nükleer silahların azaltılması anlaşmalarının 2026 yılında sona erecek büyük bir anlaşmayla duraksamasından, biyolojik silah tehditlerinden, siber teknolojilerdeki düzenleme eksikliklerinden ve birçok ülkede insan haklarının yozlaşmasından da bahsediyor.