Giriş: Yasa Teklifinin Ekosistemler ve Kültürel Miras Üzerindeki Etkileri
Son zamanlarda gündeme gelen yasa tasarısı, yalnızca zeytinlikleri değil; aynı zamanda ormanlık alanlar, yaban hayatı geliştirme sahaları, sulak alanlar ve özel koruma bölgeleri gibi doğal ve kültürel ekosistemlerin bütünlüğünü tehdit eden geniş kapsamlı bir düzenleme içermektedir. Bu tasarıyla, “stratejik ve kritik madenler” ile ön lisans veya lisans eğitimi almış yenilenebilir enerji projelerine yönelik “acele kamulaştırma” yetkisi kazanılması planlanmaktadır. Ayrıca, arkeolojik ve tarihi önemi haiz alanlar üzerinde de ciddi etkiler yaratacağı öngörülmektedir.
Antik Kentler ve Arkeolojik Varlıklar Üzerindeki Tehdit
Yasa tasarısının en dikkat çekici ve endişe verici yönlerinden biri, antik kentlere ve arkeolojik sit alanlarına dair düzenlemelerin bu kapsamda değerlendirilmesidir. Kültür ve Turizm Bakanlığı uzmanları, bu yasa tasarısının, dünya genelinde bir örneği bulunmayan ve sadece rant odaklı çıkarlar doğrultusunda hazırlandığını vurgulamaktadır. Arkeologlar, bu düzenlemenin kültürel mirasın korunması ilkeleriyle tamamen çeliştiğini ve tarihi varlıkların tahrip edilmesine zemin hazırlayacağını dile getiriyorlar.
Uzman Görüşleri ve Endişeler
– Prof. Dr. Mehmet Özdoğan: Bu yasa tasarısının en temel sorunlarından biri, alanda kültür varlığı olup olmadığının önceden araştırılmaması ve bu konuda herhangi bir öncelikli incelemenin yapılmamasıdır. Eğer arkeolojik kalıntılar sonradan ortaya çıkarsa ve bakanlık kazı yapılması gerekirse, tüm masraflar devlet tarafından karşılanmak zorunda kalacaktır. Bu uygulama, uluslararası sözleşmeler ve standartlarla tamamen çelişmektedir. Dünya genelinde hiçbir ülkenin, önceden belirlenmiş alanlarda kültür varlığı tespiti yapılmadan inşaat veya kazı izni verdiği görülmemiştir. Bu yasa geçerse, tüm arkeolojik alanlar büyük bir tehdit altında olacak ve diğer inşaat faaliyetleri de bu gerekçeyle engellenebilir.
– Nezih Başgelen (Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi, Arkeolog): Günümüzde, kültürel ve doğal çevre değerlerinin sistematik ve acımasızca yok edilmesine tanıklık ediyoruz. Bu süreç, küreselleşmenin ve rant odaklı ekonomik politikaların sonucu olarak, ekolojik dengelerin hızla bozulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, doğanın korunması ve sürdürülebilir yaşam biçimlerinin benimsenmesi adına, güçlü bir vizyon ve strateji geliştirmek zorundayız. Dünya genelinde yaşamın kaynakları ve türlerin geleceği ciddi tehlike altındadır. Bu noktada, ülkemizin binlerce yıllık kültürel mirası ve doğal zenginlikleri, korunması anayasal bir yükümlülüktür. Rantsal çıkarlar ve kısa vadeli menfaatler doğrultusunda hazırlanan bu yasa tasarısındaki maddeler, hem ulusal hem de uluslararası mevzuat açısından kabul edilemez ve ciddi biçimde eleştirilmelidir. Dünya örnekleri, bu tür yaklaşımların sonuçlarının ne kadar yıkıcı olabildiğine işaret etmektedir. Bu nedenle, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın konuya sahip çıkması ve gerekli önlemleri alması kaçınılmazdır.
Sonuç: Doğa ve Kültürel Mirasın Korunması İçin Zamanında Müdahale
Özetle, söz konusu yasa tasarısı, sadece yerel değil, küresel ölçekte de kabul görebilecek ilkelerle bağdaşmamaktadır. Bu düzenlemenin, yaşam alanlarımızı, tarihî ve kültürel varlıklarımızı koruma ilkeleriyle uyumlu hale getirilmesi ve doğa ile uyum içinde sürdürülebilir bir gelecek için revize edilmesi elzemdir. Aksi takdirde, hem doğal hem de kültürel miraslarımızın kaybı, geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, tüm paydaşların, uzmanların ve sivil toplum örgütlerinin ortak sesiyle bu yasa tasarısının geri çekilmesi ve yeniden değerlendirilmesi çağrısında bulunuyoruz.