1. Haberler
  2. Sanattan
  3. Mimar Sinan’ın Eserlerine ve Adına Yönelik Tarihi İktidar Yaklaşımlarının Koruma ve Anlamlandırma Üzerindeki Etkisi

Mimar Sinan’ın Eserlerine ve Adına Yönelik Tarihi İktidar Yaklaşımlarının Koruma ve Anlamlandırma Üzerindeki Etkisi

featured

Mimar Sinan’ın Eserleri ve Günümüzdeki Durumu

Osmanlı’nın başmimarlarından biri olarak kabul edilen Mimar Sinan, vefatının 437. yıl dönümünde anılırken, onun mirası olan eserlerin kaderi maalesef unutulmaya yüz tutmuş durumda. Yüzyıllara meydan okuyan bu mimari şaheserler, zamanın ve ilgisizliğin kurbanı olmaya devam ediyor. Đktidarın üst düzey temsilcileri, özellikle AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer yetkililer, sıkça Mimar Sinan’dan övgüyle bahsediyor, yeni inşa edilen yurtlara, camilere onun ismini veriyor. Ancak, bu övgü ve isimlendirmeler, maalesef eserlerin asıl ihtiyaçlarının karşılanması ve korunması konusunda yeterli olmuyor.

Günümüzde, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki bazı eserleri, ne yazık ki kaderine terk edilmiş durumda. Bu mimari hazinelerin bazıları, adlarını veya konumlarını unutur hale gelmiş, bazıları ise ciddi restorasyon ve koruma eksiklikleriyle karşı karşıya kalmış. Bu konuları yakından inceleyen arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, özellikle Mimar Sinan’ın en dikkat çekici fakat aynı zamanda en az bilinen eserlerinden biri olan ve ‘İstanbul’un Orta Noktası Taşı’ olarak adlandırılan yapıya dikkat çekiyor.

Mimar Sinan'ın Eserleri ve Günümüzdeki Durumu

‘İstanbul’un Orta Noktası Taşı’: Bir Tarih ve Mimari Hazine

Bu taş, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle, şehrin tam ortasına, çağdaş İstanbul’un merkezine, çağdaş mimarinin ve şehrin ruhunun simgesi olarak inşa edilmiştir. Silindir formundaki bu taş, zamanla çeşitli nedenlerle kısmen toprak altında kalmış, çevresi kaldırım taşlarıyla kaplanmış ve üzerine çeşitli çatlaklar oluşmuştur. Arkeolog Yavaşçay, bu eşsiz yapının günümüzdeki durumunu şöyle anlatıyor:

'İstanbul'un Orta Noktası Taşı': Bir Tarih ve Mimari Hazine

“Ziyaret edilebiliyor ama yanından geçen insanlar bile taşın farkında değil. İlk önce restore edilmesi gerekiyor. Çünkü taşın yarısı toprak altında kalmış durumda. Etrafı kaldırım taşlarıyla çevrelenmiş ve eserin bir kısmını kapatmış. Ayrıca çatlaklar mevcut. Burada aynı zamanda bazı kişiler taş parçalarını çalıyor. Güvenlik önlemleri ve kameralar olmadan bu değerli eserler korunamıyor.”

Yavaşçay, bu tarihi yapıya bir müze kazandırılması gerektiğine vurgu yaparak, şöyle devam ediyor:

“Buraya bir müze açmak, hem eserin tarihsel sürecini anlatmak hem de restorasyon çalışmalarını şeffaf bir şekilde göstermek açısından önemlidir. Ayrıca, küçük bir hediyelik eşya satış alanı oluşturarak, yabancı turistlerin ilgisini çekip, hem kültürel tanıtım hem de ekonomik katkı sağlayabiliriz.”

Koruma ve Restorasyon İhtiyacı Gözardı Edilen Eserler

Bir diğer önemli eser ise, Fatih ilçesinde bulunan Mimar Sinan Mescidi. Bu yapının minaresi sağlam kalmış olsa da, diğer bölümleri orijinal yapısından uzaklaşmış, birçok parça değiştirilmiş durumda. Yavaşçay, bu durumu şöyle değerlendiriyor:

“Mescidin orijinal haline yakın şekilde restore edilmesi şart. Ayrıca, buranın önünde yer alan ve Mimar Sinan tarafından yapılmış olan çeşme de, yerin altında kalmış ve restore edilerek tekrar gün yüzüne çıkarılmalı. Çevresinde güvenlik önlemleri alınmalı; dikenli teller ve diğer engeller kaldırılmalı.”

Koruma ve Restorasyon İhtiyacı Gözardı Edilen Eserler

Yine, Büyükçekmece’deki Haramidere Köprüsü de, zamanın ve ilgisizliğin kurbanı olmuş, E5 karayolu üzerinde, ulaşımı neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Yavaşçay, bu konuda şu öneriyi dile getiriyor:

“Alt veya üst geçit inşa edilerek, bölgeye erişim kolaylaştırılmalı. Güvenlik önlemleri alınmalı ve köprünün korunması sağlanmalı.”

Koruma ve Bilinçlendirme Çalışmaları

Topkapı’daki Kara Ahmet Paşa Camii ise, kaderine terk edilmiş durumda. Kubbe kısmındaki kurşunlar dökülmüş, yapıya zarar vermiş. Yavaşçay, bu tür tarihi eserlerin korunması ve bilinçlendirme çalışmalarının önemine vurgu yapıyor:

Koruma ve Bilinçlendirme Çalışmaları

“Küçük yaşlardan itibaren tarih ve kültür sevgisinin aşılanması şart. Okullarda verilen tarih dersleri, eserlerin değerini ve korunmasını içermiyor. Oysa, gelişmiş ülkelerde çocuklar, tarihi yerleri gezerek öğrenir ve sahip çıkar. Bizde ise, yılda bir kez yapılan geziler bile yeterli olmuyor.”

Yavaşçay, sözlerini şöyle sonlandırıyor:

“Tarihi eserlerin korunması, restorasyonu ve tanıtımı sadece yetkililerin değil, toplumun da görevi olmalı. Bu eserler, bizlerin ortak kültürel mirasıdır ve gelecek nesillere aktarılmalıdır.”

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin