1. Haberler
  2. Sanattan
  3. Kapadokya’nın Derin Çözülüşü: Doğa ve Kültürün Sessiz Çöküşü Üzerine Bir Düşünce

Kapadokya’nın Derin Çözülüşü: Doğa ve Kültürün Sessiz Çöküşü Üzerine Bir Düşünce

featured

Kapadokya Dünya Miras Alanı’nın Eşsiz Doğal Güzellikleri ve Koruma Mücadelesi

Kapadokya, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, benzersiz jeolojik oluşumları, peri bacaları ve doğal peyzajlarıyla dünya çapında tanınan bir bölgedir. Ancak son dönemlerde, bölgenin doğal ve kültürel değerlerinin korunmasında ciddi kayıplar yaşanmakta, bu eşsiz mirasın sürdürülebilirliği tehdit altına girmektedir.

Kapadokya Dünya Miras Alanı’nın Eşsiz Doğal Güzellikleri ve Koruma Mücadelesi

Özellikle Devrent Vadisi gibi doğal güzelliklerin bulunduğu alanlarda, bölgeye yeni açılan seyir terasları ve cam yapılar, doğal doku ile uyumunu kaybetmekte, bölgenin özgünlüğüne zarar vermektedir. Bu alanlara, doğal tepe üzerinde inşa edilmesi planlanan 70 adet fore kazık üzerine kurulu çelik ve cam malzemeden oluşan seyir terası projesi, bölge koruma alanlarının sınırları içinde gerçekleşen en tartışmalı uygulamalardan biri haline gelmiştir.

Bu tür projeler, genellikle turistlerin kısa süreli görsel deneyimlerini artırmak ve heyecan uyandırmak amacıyla yapılmakta, ancak maddi kazanç ve kitle turizminin teşviki adına doğal peyzajların maliyetli ve geri dönülemez biçimde tahrip edilmesine neden olmaktadır. Dünya genelinde yüzlerce örneği bulunan bu yapılar, özellikle Kaliforniya, Avustralya ve Fransa gibi ülkelerde turizm amaçlı kullanılırken, bölgesel koruma ve sürdürülebilirlik ilkeleri gözetilerek inşa edilmektedir.

Ne var ki, Kapadokya gibi özel öneme sahip bir koruma bölgesinde, koruma ve kullanma dengesi gözetilmeksizin gerçekleştirilen bu tür girişimler, doğal ve kültürel mirasın geri dönüşümsüz kayıplarına yol açmakta, bölgeyi adeta bir açık hava müzesinden uzaklaştırmaktadır.

Yüksek uzmanlar ve akademisyenler, bölgenin koruma önceliğiyle yönetilmesi gerektiği konusunda hemfikirdir. Prof. Dr. Mehmet Tuncer gibi isimler, “Kapadokya’nın kendine özgü peri bacaları ve doğal peyzajları, sadece bölge ekonomisine değil, insanlık mirasına da ışık tutan unsurlardır. Bu mirasın korunması, hem yasal sorumluluk hem de ahlaki bir görevdir” diye vurgulamaktadır.

Diğer yandan, yerli ve yabancı ziyaretçiler de bu gelişmelere büyük tepki göstermekte ve sosyal medya platformlarında, doğal güzelliklerin ticarileştirilmesine ve yapaylaştırılmasına karşı seslerini yükseltmektedirler. Örneğin, Devrent Vadisi’nde yapılan projeye yönelik paylaşımlar, bölgenin özgün atmosferini bozduğu ve koruma ilkelerine aykırı olduğu yönünde yoğun eleştiriler almaktadır.

Üstelik, 2019 yılında, Kapadokya’nın resmi olarak milli park statüsünden çıkarılması ve bölgedeki yapılaşmanın hız kazanması, bölgenin doğal ve kültürel yapısına ciddi biçimde zarar vermiştir. Yapılan açıklamalarda bölgenin “daha etkin korunması” iddia edilse de, uygulanan politikalar ve gerçekleştirilen projeler, tam tersine, bölgenin özgün dokusunu ve karakterini tehdit etmektedir.

Kapadokya Dünya Miras Alanı’nın Eşsiz Doğal Güzellikleri ve Koruma Mücadelesi

Özellikle, Zelve Vadisi’nde inşa edilen betonarme otoparklar ve Ortahisar’da planlanan devasa macera parkları, bölgenin tarihi ve doğal peyzajına uygun olmayan yapılaşmaların sadece birkaç örneğidir. Ayrıca, Göreme ve çevresinde hızla artan otel ve konaklama tesisleri, bölgenin özgün mimarisini ve atmosferini yansıtan yapıların yerini modern, ticarileşmiş alanlara bırakmaktadır.

İşte bu noktada, küresel örnekler devreye girmekte ve Kapadokya’nın korunması adına alınan tedbirler üzerinde düşünmeyi zorunlu kılmaktadır. Venedik, Tayland ve Bhutan gibi ülkeler turizm baskısını sınırlamak ve doğal değerleri korumak adına çeşitli kısıtlamalar ve vergiler uygulamaktadırlar. Bu yaklaşımlar, sürdürülebilir turizmin temel ilkeleri doğrultusunda, bölgenin hem ekonomik hem de ekolojik yapısının korunmasına katkı sağlamaktadır.

Sonuç olarak, Kapadokya’nın eşsiz doğa ve kültürel mirasının sürdürülebilirliği, sadece bölge yönetiminin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Koruma ve kullanma arasındaki hassas dengeyi gözetmeyen uygulamalar, bölgenin geleceğini tehlikeye atmakta ve bu değerlerin gelecek nesillere aktarılmasını engellemektedir. Bu nedenle, bölgenin özgün yapısına zarar vermeden, sürdürülebilir turizm ilkeleriyle hareket edilerek, gerçek anlamda koruma ve bilinçli kullanım sağlanmalıdır.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin