Yaşlanma ve Sosyoekonomik Durumun Sağlık Üzerindeki Etkileri
Son yapılan bir araştırmada, osteoporoz, katarakt ve prostat büyümesi gibi yaşlanmayla ilişkili toplam 83 hastalık detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Bu çalışma, bireylerin eğitim düzeyi, yaşadıkları mahalle ve hane gelirleri gibi sosyoekonomik faktörleri de göz önünde bulundurmuştur. Nature Medicine dergisinde yayımlanan bu bulgulara göre, en düşük sosyoekonomik gruptaki bireylerin, en ayrıcalıklı gruba kıyasla %20 daha yüksek bir hastalık riski taşıdığı belirlenmiştir.
Çalışmanın başyazarı Profesör Mika Kivimaki, “Sosyal avantajların daha iyi sağlıkla ilişkili olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Ancak bulgularımız, bunun yaşlanma sürecini de yavaşlatabileceğine dair önemli bir gösterge sunuyor” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Araştırma, sağlıklı yaşlanmanın toplumun geneli için erişilebilir bir hedef olabileceğini vurgulamaktadır.
Çalışmada, en düşük sosyoekonomik gruptaki bireylerin tip 2 diyabet, karaciğer hastalığı, kalp hastalığı, akciğer kanseri ve inme riskinin, en avantajlı gruba oranla iki kat daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, sağlık eşitsizliklerinin belirli hastalıklarda daha belirgin olduğunu ortaya koymaktadır.
Ayrıca, araştırmacılar biyolojik yaşlanmayı ölçmek amacıyla kan plazmasındaki proteinleri de incelemişlerdir. Stanford Üniversitesi’nden Profesör Tony Wyss-Coray, “Yaşlanma süreci, kanımızdaki proteinlerin yapısına yansır. Bu proteinler, birçok organ sisteminde biyolojik yaşlanma ile bağlantılıdır” demiştir. Elde edilen verilere göre, 14 plazma proteininin seviyesi bireylerin sosyoekonomik durumundan etkilenmektedir.
Bu proteinlerin, enflamasyon ve hücresel stres tepkilerini düzenleme işlevi bulunduğu bilinmektedir. Sosyoekonomik durum yükseldikçe, bu proteinlerin daha olumlu bir profile sahip olduğu gözlemlenmiştir. Araştırmacılar, düşük sosyoekonomik geçmişle hayata başlayan ancak zamanla daha yüksek sosyal statüye ulaşan bireylerin daha sağlıklı protein profillerine sahip olduğunu tespit etmişlerdir. Bu durum, sosyal hareketliliğin biyolojik yaşlanma sürecini olumlu yönde etkileyebileceğini göstermektedir.