Guatr ve Tiroit Hastalıkları Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Halk arasında yaygın olarak bilinen guatr, tiroit bezinin normalden fazla büyümesiyle ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Bu durum, zaman zaman nefes darlığı ve yutma güçlüğü gibi rahatsız edici şikayetlere yol açabilmektedir. Tiroit nodülleri ise genellikle iyi huylu bir yapı sergilemekle birlikte, bazı durumlarda kanser riski taşıyabilmektedir. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Selahattin Tuğrul, tiroit hastalıklarının erken teşhisinin kritik önem taşıdığını belirterek, guatr, tiroit nodülleri ve kanseri hakkında detaylı bilgiler sunmaktadır. Prof. Dr. Tuğrul, özellikle radyasyon maruziyetinin tiroit kanseri riskini artırdığını vurgulamaktadır.
Guatrın Nedenleri ve Belirtileri
Guatr, tiroit bezinin şişmesiyle karakterize edilen bir hastalıktır. Prof. Dr. Tuğrul, “Bu şişlik basit bir görünümden, oldukça büyük bir boyuta kadar ulaşabilir. Burada önemli olan, guatrın neden oluştuğunu belirlemektir. Hormonal dengesizlikler, beslenme problemleri ve hatta kanser gibi daha ciddi durumlar guatra yol açabilir. Bu nedenle, hastalığın sebebini doğru bir şekilde değerlendirmek ve uygun tedavi yöntemini belirlemek gereklidir” diye ifade etmektedir.
Tiroit Nodülleri ve Belirtileri
Tiroit bezinde oluşan yumrular veya büyümeler bazen dışarıdan görülebilir. Prof. Dr. Tuğrul, “Halk arasında dış guatr olarak bilinen bu durum, tiroit bezinin gözle görülür şekilde şişmesiyle kendini gösterir. Ancak bazı nodüller içeriye doğru büyüyerek göğüs boşluğuna ilerleyebilir. Bu durumda dışarıdan herhangi bir belirti göstermeyebilir ve fark edilmesi zorlaşır. İçeriye doğru büyüyen nodüller nefes darlığı ve yutma güçlüğü gibi rahatsızlıklara yol açabilir. Tiroit nodüllerinin büyük çoğunluğu iyi huyludur ve kansere dönüşmez. Ancak, tiroit kanserinin spesifik bir belirtisi olmadığı için erken teşhis büyük önem taşır. Eğer tiroit bezinde herhangi bir büyüme fark edilirse veya ailede guatr ya da tiroit kanseri öyküsü varsa, düzenli taramalar yapılmalıdır. Tiroit ultrasonu ile bezde büyüme olup olmadığı tespit edilebilir. Şüpheli bir durum söz konusuysa, ultrason eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi uygulanarak kesin teşhis konulur. Eğer genetik yatkınlık veya kanseri düşündüren ultrason bulguları mevcutsa, biyopsi ile hastalığın doğrulanması gerekir” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Biyopsi ve Tanı Süreci
Tiroit tanı ve biyopsi süreçleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Tuğrul, “Biyopsi, basit ancak kritik bir tanı yöntemidir. Ultrason eşliğinde ince bir iğne yardımıyla tiroit bezinden küçük bir doku örneği alınarak yapılır. Eğer biyopsi sonucunda kanseri düşündüren bulgular saptanırsa, hasta hızla tedavi sürecine yönlendirilir. Ancak nodüller iyi huylu ise ve herhangi bir belirtiye yol açmıyorsa, düzenli takip yeterli olabilir. Bununla birlikte, bazı nodüller ağrı, tiroit iltihabı, yutma güçlüğü veya nefes darlığı gibi belirtilere neden olabilir. Bu tür durumlarda, kanser olmasa bile tedavi gerekebilir. Tiroit kanseri genellikle spesifik belirtiler vermez. En sık karşılaşılan durum, hastaların boyunlarında fark ettikleri yumrular nedeniyle doktora başvurmasıdır. Eğer ailede tiroit kanseri öyküsü yoksa, bu yumrular genellikle rutin taramalar sırasında tespit edilir. Tiroid kanseri, boyundaki lenf bezlerine yayılabilir ve bu durumda lenflerle birlikte tedavi edilmesi gerekir. Özellikle ailesinde tiroid kanseri öyküsü bulunanlar, boynunda yumru oluşanlar ve çocukluk veya ileri yaşlarda bu tür belirtiler yaşayanlar yüksek risk grubundadır. Bu kişiler düzenli olarak tarama yaptırmalıdır” ifadelerini kullanmaktadır.
Tiroit Kanserinde Cerrahi Tedavi
Prof. Dr. Tuğrul, tiroit kanserinin en etkili tedavisinin cerrahi olduğunu belirtmekte ve “Ameliyat sırasında boynun ön bölgesinden küçük bir kesi açılarak tiroit bezi tamamen çıkarılır. Eğer kanserin lenf bezlerine yayılma riski varsa, bu bölgeler de operasyon sırasında temizlenir. Bazı tiroit kanseri türleri hızlı yayılım gösterdiği için, ameliyat sonrası radyoaktif iyot tedavisi gibi ek tedaviler gerekebilir. Ancak tiroit kanserlerinin büyük çoğunluğu yavaş ilerleyen ve tedavi edilebilir türlerdendir” demektedir.
Radyasyon ve Tiroit Kanseri İlişkisi
Tiroit kanserinin önemli risk faktörlerinden birinin radyasyona maruz kalmak olduğunu belirten Prof. Dr. Tuğrul, “Çernobil faciası sonrası Karadeniz bölgesinde tiroit kanseri vakalarının arttığı bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Günümüzde de radyasyonun yoğun olduğu bölgelerde tiroit kanseri daha sık görülmektedir. Bu nedenle, özellikle yüksek risk grubundaki kişilerin düzenli taramalarını aksatmaması büyük önem taşır. Tiroit kanseri tanısı alan hastalar, tedavi sürecinden korkmamalıdır. Alanında deneyimli hekimler tarafından gerçekleştirilen ameliyatlar, modern teknolojiler sayesinde güvenli ve başarılı bir şekilde uygulanmaktadır” ifadelerini kullanmaktadır.