TÜİK 2024 Yaşam Memnuniyeti Verileri Açıklandı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılına ait yaşam memnuniyeti verilerini kamuoyuna duyurdu. Bu verilere göre, evli bireylerin yaşam memnuniyeti, evli olmayanlara kıyasla daha yüksek bir seviyede. Ayrıca, mutluluk kaynağı olarak en çok değerlendirilen unsurlar arasında sevginin ikinci sırada yer aldığı gözlemleniyor. 2024 yılına damgasını vuran bir diğer önemli kavram ise ‘kalabalık yalnızlık’ oldu. Tek kişilik hane halkı sayısının 5,3 milyonu geçtiği bu dönemde, yalnızlık kavramının psikolojik boyutlarını Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker yorumladı.
‘Yalnızlıkla Baş Edememenin Nedeni: Kendimizle Yüzleşme Gerilimi’
Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker, yalnızlıkla baş edebilme konusunda yaşanan zorlukların kökenlerini şu şekilde açıkladı: “Yalnızlığın olgun, yetkin, öz ve geliştirici yönleri vardır. Ancak birey, bu anlamda kendisiyle yüzleşmeler yaşadığında gerilim hissedebilir. İşte tam bu noktada, kendisine dönüp bakmaktan kaçınır. Geliştirici yalnızlık, kendi gerçeğimize dönüp bakmak ve kendimizi olduğu gibi kabul etmekle ilgilidir. Ancak bu gerçek çoğu zaman acı vericidir. Bu nedenle, insanlar gerçek acıyla yüzleşmekten kaçınırken, satın alınabilir ya da elde edilebilir durumlar arasında kendilerini uyuşturacak araçlar ararlar.”
Dr. Eker, makul düzeyde yalnızlığın, bireyin kendisiyle bağlantı kurabilmesi için diğerleriyle arasına bir bariyer koyabilmesi olarak tanımladı ve bu durumu ‘geliştirici bir yalnızlık’ olarak değerlendirdi.
‘İlişkilerin Bıraktığı Boşluğu Dolduran Nesneler ve Deneyimler’
Dr. Eker, özellikle özel günlerde medya ve reklam dünyası tarafından yalnızlığın olumsuz yönlerine vurgu yapan mesajları eleştirerek, “Örneğin Sevgililer Günü’nde yalnızlığı değersizleştiren mesajlar ve reklamlar, tüketim kültürüne hizmet eden bir yaklaşım sergilemektedir. Bir partnerin olmaması, ciddi bir prestij kaybı olarak sunuluyor. Ancak yalnız insanların sayısı giderek artmakta. Yalnızlık, ilişkilerden uzak olmanın yanı sıra, sosyal bağların da zayıflaması anlamına geliyor. Tüketim kültürü, ilişkileri de meta haline getiriyor. Örneğin, ‘Love body’ kavramı, yalnızca geçici aşk ilişkilerini ifade ediyor. Çöpçatanlık uygulamaları, insanlara birini bulmanın ötesinde, o kişiyle buluştuğunda nasıl davranacaklarını öğretiyor. Bu durum, ilişkilerin en doğal yanlarının bile kurgulanabilir ve satılabilir hale gelmesiyle ilgilidir. Sonuç olarak, ilişkilerin bıraktığı boşluğu dolduracak birçok nesne ve deneyimle karşı karşıyayız. İnternet ve sosyal medya ise bireyi kendisine bağlayan ve diğerleriyle arasına görünmez bariyerler koyan bir dünya sunuyor.”
‘Güvende Hissetmediğimizde Hazzın Peşine Düşüyoruz’
Hayatın anlamını bulmak için haz ve heyecan arayışında olan ilişkilerin sağlıklı olmayabileceğini belirten Dr. Eker, bu ilişkilerin psikolojik kökenlerini şöyle açıkladı: “Hayatında birden fazla kişiyle yüzeysel temaslar kurmak, kendini tanımamak demektir. Bu durum, derin bir ayrılık kaygısını da beraberinde getirir. Ayrılık acısından kaçınmak, bağ kurmanın bitme olasılığını göz önünde bulundurmayı gerektirir. Ayrılık acısına dayanamayacak kişiler, sağlıklı bağlanma imkânlarını kapatabilir. Bu nedenle, diğerleriyle kısa süreli ve yüzeysel ilişkiler kurarak memnunmuş gibi davranabilirler. Ancak yıllar sonra geriye dönüp baktıklarında, anlamlı ilişkiler ve deneyimler bulamayabilirler. Bu durum oldukça can yakıcıdır. Hazzın peşine düşmemiz, güvende hissetmediğimiz anlarda başvurduğumuz bir yöntemdir. Hazzın ve heyecanın peşinde koşmak, günü geçirmek için bir yol olabilir, fakat hayatın anlamını bulmak için yeterli bir yöntem değildir. İnsan, ancak ilişkileri içinde kendini tanıyabilir. Bize kim olduğumuzu, diğer insanlarla kurduğumuz ilişkiler söyler; fakat diğerinin başladığı cümleyi tamamlayacak kadar yanında kalabilmek de önemlidir.”