Alzheimer Teşhisinde Yeni Yöntemler ve Gelişmeler
Alzheimer hastalığının teşhisinde mevcut yöntemlerin maliyetli ve birçok hasta için acı verici olduğu bir gerçektir. Günümüzde pek çok hasta yalnızca bilişsel testlerle teşhis edilmekte, ancak bu testlerin doğruluk oranı sınırlı kalmaktadır. Her yıl teşhis edilen vakaların yalnızca %2’sinde ileri düzey teşhis yöntemleri kullanılmaktadır. Bununla birlikte, gelişen yeni kan testleri, Alzheimer’a özgü biyolojik belirteçlerin, özellikle tau ve amiloid proteinlerinin, erken aşamalarda tespit edilmesine olanak tanımaktadır.
Alzheimer’s Research UK’den David Thomas, bu testlerin ucuz, uygulanabilir ve geniş bir kitleye ulaşabilir olması nedeniyle büyük bir heyecan yarattığını vurgulamaktadır. Bu bağlamda, ADAPT adı verilen yeni bir çalışma, Alzheimer’a özgü p-tau217 proteininin teşhis için nasıl kullanılabileceğini araştırmaktadır. Söz konusu çalışma, kan testlerinin klinik uygulamalara nasıl dahil edilebileceğini belirlemek amacıyla yürütülmektedir. Bu süreçte, hangi hastalara ve hangi aşamada test uygulanması gerektiği gibi kritik soruların yanıtlanması hedeflenmektedir.
Bu yeni teşhis yöntemleri, aynı zamanda erken aşamada hastalığı yavaşlatabilecek yeni ilaçların geliştirilmesine de katkı sağlayabilir. Son dönemde onaylanan lecanemab ve donanemab gibi ilaçlar, Alzheimer’ın erken evrelerinde amiloid seviyelerini düşürebilse de, bilişsel yetenekler üzerindeki etkileri sınırlı kalmaktadır. Bilim insanları, bu ilaçların daha erken dönemlerde verilmesi durumunda hastalığın ilerlemesini yavaşlatabileceği görüşündedir.
Ancak, erken teşhisin etik boyutu da önemli tartışmalara yol açmaktadır. ABD Alzheimer Derneği, belirgin semptomları olmayan ancak biyolojik belirteçleri pozitif çıkan bireylere Alzheimer tanısı konulmasını öneren bir kılavuz yayımlamıştır. Bu yaklaşım, hastalığın “biyolojik tanımını” değiştirebilir ve teşhis sürecini daha erken başlatma olanağı sunabilir. Bununla birlikte, bu kişilerin Alzheimer hastalığına hiç yakalanmama ihtimali göz önünde bulundurulduğunda, erken teşhisin gerekliliği sorgulanmaktadır.
Sonuç olarak, kan testleri sayesinde Alzheimer teşhisinde önemli bir dönüşüm yaşanma potansiyeli taşımaktadır. Ancak, bu testlerin hangi hastalara ne zaman uygulanması gerektiği ve erken teşhisin psikolojik ile etik etkileri hâlâ tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Bilim dünyası, bu gelişmelerin Alzheimer ile mücadelede nasıl bir rol oynayacağına dair merakla beklemektedir.