Nevrotiklik ve Erken Ölüm Riski: İlginç Bir Bağlantı
Eğer film izlerken gözyaşlarınızı tutamıyorsanız, sıradan durumları tehdit edici bir şekilde yorumluyorsanız ya da reddedilme korkusuyla başa çıkmakta zorlanıyorsanız, bu durumlar erken ölüm riskinizi artırabilir. Yapılan son araştırmalar, bu tür davranışların nevrotiklik olarak adlandırılan kişilik özelliği ile doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. İlginçtir ki, nevrotiklik, korku, üzüntü ve sinirlilik gibi olumsuz duygularla iç içe geçmiş bir duygu durumu olarak tanımlanıyor.
Ancak yalnızca bu olumsuz duygular değil; aynı zamanda yalnızlık, kaygı ve sinirlilik gibi çeşitli bileşenlerin bir araya gelmesi, kişinin zihin ve bedeni üzerinde yıkıcı bir etki yaratabiliyor. Bilim insanları, yalnızlığın erken ölümün en güçlü belirleyicisi olduğunu ve bu duygunun solunum ve sindirim sistemi hastalıklarına zemin hazırlayabileceğini belirtiyor. Ayrıca, nevrotiklik bozukluğunun ruh hali değişiklikleri ve umutsuzluk hissi gibi diğer yönlerinin de yüksek ölüm riski ile bağlantılı olduğu gözlemlenmiştir.
Yapılan araştırmalar sonucunda, bu olasılığın özellikle erkeklerde daha yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Özellikle 54 yaşın altındakiler ve üniversite diploması olmayan bireyler arasında bu durum daha belirgin bir hale geliyor. Florida Eyalet Üniversitesi liderliğindeki bir araştırma ekibi, yarım milyon insana ait biyolojik örnekler ve genetik, yaşam tarzı ile sağlık bilgilerinin yer aldığı devasa bir veri tabanı olan İngiltere Biyobankası’ndan elde edilen verileri analiz etti.
Yarım Milyon Kişilik Deney
2006 – 2010 yılları arasında Biyobankada kayıtlı olan yaklaşık 500.000 kişi üzerinde nevrotiklik değerlendirmesi yapıldı. Bu denek sayısının bu denli yüksek olması, elde edilen sonuçların ciddiyetini artırıyor. Bu kişilerin sağlık ve ölüm istatistikleri incelendiğinde, diğer insanlara kıyasla daha yüksek bir erken ölüm oranına sahip oldukları ortaya çıkmıştır.
Özetle, “hiçbir şeyi kafaya takmadan, üzülmeden, keyfine bakarak yaşayanlar” daha uzun ve sağlıklı bir ömre sahip olma şansını yakalıyorlar. Bu durum, hayatı daha hafif ve pozitif bir şekilde yaşamanın, sağlık açısından ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.