Enflasyonla Mücadele ve İş Dünyası Üzerindeki Etkileri
2023 yılı, enflasyonla mücadele politikalarının gölgesinde iş dünyası için zorlu bir yıl olarak geçti. Yüksek faiz oranları, finansmana erişim zorlukları, yatırımların duraklaması ve konkordato sayısındaki artış gibi sorunlar, iş insanlarının gündemini belirledi. Türkiye’nin en büyük bağımsız iş dünyası örgütü olan Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Sönmez, 2025’in de 2024’teki sorunlarla geleceğine dikkat çekti. Kamu otoritelerinin, hanehalkını ve reel sektörü enflasyonun düşeceğine dair ikna etmeleri gerektiğini vurgulayan Sönmez, “Vatandaş, pazardan domatesini alırken bir sonraki alışverişinde o domatesin fiyatının artmayacağına güven duymalı” şeklinde konuştu.
Öne Çıkan Başlıklar
- İş dünyası, yakın geleceğe dair öngörü yapmada güçlük çekiyor.
- Yüksek faiz, borç maliyeti ve jeopolitik belirsizlikler hâlâ risk oluşturuyor.
- Kayıt dışı ekonomi ile mücadelenin kuralları şeffaf bir şekilde paylaşılmalı.
- Emek yoğun sektörlere yönelik istihdam destekleri geliştirilmelidir.
- Ekonominin, ücret-enflasyon kısır döngüsünden kurtulması gerekiyor.
- Bölgeler arası kalkınma, mümkün olan en üst seviyede birbirine yakınlaştırılmalıdır.
Toplumun İnancı ve Ekonomik Gerçekler
Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerine değinen Sönmez, yıllık enflasyonun 2026’dan önce yüzde 20’nin altına inmesini beklemenin iyimser bir yaklaşım olduğunu belirtti. Hanehalkının enflasyonun düşeceğine yönelik inancının zayıf olduğunu ifade eden Sönmez, “Rasyonel politikaların inandırıcı bir şekilde desteklenmesi şart. Kamu maliyesinde tasarruf, bu noktada hayati öneme sahip. Toplumun inancını kazanmak zorundayız. Enflasyonun psikolojik kırılma noktası burasıdır. Kamu, hanehalkını ve reel kesimi enflasyonun düşeceğine inandırmalıdır” dedi.
Ekonomik olumsuz tablonun en çok çalışan kesimi etkilediğini vurgulayan Sönmez, “Ülkedeki bu pahalılık, alım gücünü neredeyse sıfıra indirdi. İş dünyası olarak biz de payımıza düşeni aldık ve almaya devam ediyoruz. Yüksek faizler, artan girdi maliyetleri ve vergi adaletsizliği ortada. Yüksek enflasyonla mücadele sürecinde ülke olarak bu bedeli, acı reçeteyi ödeyeceğiz demiştik. 2023’te öngördüğümüz tablo bu yıl adım adım gerçekleşti” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.
Kamu Tasarrufları ve Reformlar
Enflasyonla mücadelede kamunun daha fazla sorumluluk alması gerektiğini vurgulayan Sönmez, tasarrufun sadece belli bölgelerde değil, tüm kamu alanında kümülatif olarak yapılması gerektiğini ifade etti. “Öngöremediğimiz giderlerimiz var. Kamu maliyesinin kendi tasarrufları çerçevesinde ihale sistemi ve teşvikler mevcut. Ancak teşvik sisteminin getirisi, götürüsü ve faydasını analiz etmeliyiz. Zihniyet değişikliği şart. Harcama yapmamak, tasarruf etmekten daha önemli. Verimlilik birinci önceliğimiz olmalı ve bu kamu alanından başlamalı” dedi.
Sıkı para politikasının enflasyonla mücadelede vazgeçilmez olduğunu söyleyen Sönmez, “Süreç reformlarla desteklenmeli. Yatırımlarımızı özkaynakla yapmaya çalışıyoruz. İş dünyası bu bedelleri ödüyor. Çalışanlar da bedel ödüyor. Kamu, yapısal reformlarla destek sağlamalı. 2025, 2024’ün sorunlarıyla geliyor ama 2025’in öngörülebilirlik açısından daha iyi bir yıl olmasını umut ediyoruz” diye ekledi.
Stres Birikimi ve Enflasyon Tehdidi
“İş dünyasında stres birikti” diyen Sönmez, bu durumun 2025’te de devam edeceğini belirtti. “Stres birikti, enflasyon önümüzde. Henüz öngörülebilirliği yakalayamadık. 2025’te bunun hafiflemesini umut ediyoruz. Bunun için gerekli adımların atılacağına inanıyoruz. Yüksek enflasyon, iş dünyasının kurallarını ve iş yapış biçimlerini etkileyen bir faktör haline geldi. Ayrıca döviz kuru dalgalanmaları ve düşük yatırımcı güveni de ekonomik büyümede istikrarsızlığa yol açtı. Zor bir yılı geride bırakıyoruz” diyerek değerlendirmelerde bulundu.
Sanayi Göçü ve Yatırım Ortamı
Türkiye’de yatırım ortamının belirsizlikler ve öngörülemez düzenlemeler nedeniyle zayıfladığını belirten Süleyman Sönmez, “Yatırımcı güvenini artırmak için yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, bürokrasinin azaltılması ve sektörel teşviklerin çeşitlendirilmesi şart” dedi. Şirketlerin yurt dışında yatırım yapmasının önemine dikkat çeken Sönmez, “Şirketler büyüme hedefiyle gidiyorsa bu ülke için iyidir. Ancak bir sektör ya da beyin göçü söz konusuysa bu ülke için sorun demektir” ifadesini kullandı.
“Ekonomi yönetimi, orta vadeli planlar açıklasa da enflasyonu düşürme ve finansmana erişimi kolaylaştırma konusunda daha somut adımlar atmalı” diyen Sönmez, “Ülkemizin ABD ve Avrupa Birliği’ndeki ülkeler gibi planlı bir sanayi politikası yasasına ihtiyacı var. Türkiye’nin dünya genelindeki gelişmelere paralel olarak ciddi bir şekilde planlama yapmaya başlaması gerekiyor. Bu bağlamda Devlet Planlama Teşkilatı benzeri bir kurumsal yapıyı yeniden hayata geçirmeliyiz” şeklinde konuştu.
Ekonomi Yönetimine Güvenin Azalması
TÜRKONFED’in 2024 yılı üçüncü çeyrek anketine göre her 4 KOBİ’den 3’ü finansmana erişimde zorluk yaşıyor. 2023’te iş hacimlerinin düştüğünü söyleyen KOBİ’lerin oranı yüzde 56,4 olarak kaydedildi. Son anketin, önceki anketlerden farkı ise ekonomi yönetimine yönelik güvenin azalması oldu. Süleyman Sönmez, “Türkiye’de ‘potansiyelimiz çok büyük’, ‘coğrafi yapımız’, ‘çevik iş dünyasının önemi’ gibi konular sıkça dile getiriliyor ve bunlar gerçektir. Ancak bu potansiyeli daha verimli kullanmanın yolu Anadolu’daki KOBİ’leri güçlendirmekten geçiyor. Avrupa’da KOBİ’lerle 2040’ı ve verimliliği konuşuyoruz. Türkiye’de de büyük işletmelerle KOBİ’ler arasındaki verimlilik makası açılıyor. Avrupa’da da bu fark açılıyor ama burada bu fark çok daha fazla” dedi.
Ücret Artışları ve Kısır Döngü
“Ülkenin asgari ücrete endekslenmesi aslında bir sıkıntı. Daha yüksek katma değerli üretim yapmalıyız” diyen Süleyman Sönmez, “En büyük sorunumuz, Türkiye’de yüzde 50’nin üzerinde asgari ücretli işçi bulunması. Ülkemiz son birkaç yıldır ‘enflasyon-faiz-kur’ sarmalında. Ücret artışlarının toplumsal refah artışına katkı yapması için ekonomimizin bu kısır döngüden çıkması gerekiyor. Çünkü ücret artışlarının alım gücü ile refaha katkısını artırmak ancak enflasyonun kontrol altına alınması ile mümkün. Yüksek katma değer üretemediğimiz her süreç, bizi asgari ücret ekonomisine mecbur bırakıyor” şeklinde ifade etti.