Suriye’de Kimler İçin Savaş Veriyor? Savaşın Gizli Yüzü

featured

Halep’te Yaşananların Perde Arkası: 9 Soru

Nevzat Çiçek’in Independent Türkçe’deki yazısı “9 soruda Halep’te yaşananların perde arkası”, Suriye’deki güncel durumu ve Türkiye dahil farklı ülkelerin Suriye’deki hedeflerini ele alıyor. Yazıda, Suriye’nin geleceği ve olası değişimleri de değerlendiriliyor. Peki, Suriye’de kim neyi amaçlıyor? Harita ne kadar değişebilir?

HEYET TAHRİR EL ŞAM

“Şam’ı Özgürleştirme Heyeti” (HTŞ), “Saldırganlığı Caydırma Operasyonu” kapsamında Feth’ul Mubin Operasyon Odası’nı yönetmekte. HTŞ’nin liderliğinde birleşen Ahrar el Şam, Ceyş el-İzze, Feylak el Şam, Türkistan Tugayları ve Ceyş en-Nasır gibi gruplar, Halep’te önemli kazanımlar elde eden bir koalisyon oluşturuyor. Bu koalisyon, şu anda Hama şehrinin eteklerinde HTŞ önderliğinde savaşmaya devam ediyor. Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu da, HTŞ ile özellikle Suriye’nin doğusunda ve Halep’in alınması konusunda iş birliği yapıyor. Ancak HTŞ, Batılı ülkeler, ABD ve Türkiye tarafından terörist bir grup olarak tanımlanıyor. HTŞ, bağımsız bir Suriye oluşturmayı amaçlıyor ve bu konuda Taliban’ın hüküm sürdüğü Afganistan’ı örnek alıyor. Eski adıyla El Nusra Cephesi olan HTŞ, El Kaide ve IŞİD arasındaki anlaşmazlıklardan doğmuş radikal bir İslamcı örgüt. HTŞ’nin Suriye’de elde ettiği başarılar ve Türkiye’nin komşusu olan bir hükümet kurması, Türkiye için potansiyel bir tehdit oluşturabilir.

SURİYE MİLLİ ORDUSU

Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO), şu an Suriye’nin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda “Özgürlüğün Şafağı” operasyonu kapsamında Tel Rıfat’ı kurtarma mücadelesi vermekte. SMO, YPG/PKK’ya karşı çatışmalarını sürdürürken Türkiye’den aldığı mühimmat, altyapı ve lojistik desteği ile Esad rejimine karşı da savaşmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda SMO, HTŞ milisleriyle çatışmalara girdi. Türkiye’nin SMO’ya verdiği destek, HTŞ’nin saldırılarının savuşturulmasına ve SMO’nun Suriye’nin kuzeyindeki bölgeleri korumasına yardımcı oldu. Ancak HTŞ’nin Halep ve Hama’daki başarılı operasyonları, SMO’yu radikal Selefi HTŞ’nin etkisi altına alma endişesini doğuruyor. Buna rağmen, son günlerdeki operasyonlar sonucu oluşan ittifaka rağmen, SMO ve HTŞ arasındaki çatışmalar Türkiye’nin SMO’ya olan desteği ile HTŞ’nin etkisi altına girme ihtimalini azaltmış durumda. SMO, YPG/PKK’yı Fırat’ın doğusuna sürmek için operasyonlarına devam ediyor, bu da Türkiye’nin “terörsüz Türkiye” politikasına katkı sağlıyor.

SURİYE REJİMİ

Esad rejimi, 2016 yılındaki Astana sürecinden sonra büyük ölçüde siyasi izolasyonunu korumaya devam etti. Ancak Suriye rejiminin İran’la yakınlaşması, ülkenin güneydoğusunda bir istikrar sağladı. Esad, İran’ın liderliğindeki ‘Direniş Ekseni’nin bir parçası olarak kendi konumunu güçlendirdi. Suriye, Lübnan sınırından Hizbullah’a silah desteği vererek ABD ve İsrail’in tepkisini çekti. Bu durum, İsrail’in Suriye’deki silah depolarına yönelik hava saldırılarının artmasına neden oldu. Suriye rejiminin İdlib’teki sivillere yönelik bombardımanları ise büyük bir göç krizine yol açtı. Türkiye üzerinden Avrupa’ya göç eden Suriyelilerin yarattığı bu kriz, günümüzdeki operasyonların önemli bir sebebi haline geldi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Suriye’deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmak bu aşamada yanıltıcıdır” diyerek bu durumu özetliyor.

RUSYA/İRAN

Rusya, Suriye’deki rejime destek verdiğini açıkça belirtmiş olsa da, askeri operasyonlarını hava kuvvetlerine devretmiş ve resmi olarak bir cephe açmamıştır. Rusya’nın önceliği, Suriye’deki askeri üslerini korumak olarak görünmektedir. Ukrayna savaşı sırasında birçok askeri varlığını Suriye’den çekerek Ukrayna cephesine yönlendiren Rusya’nın, üsleri tehdit edilmediği sürece Suriye’de büyük bir askeri varlık bulundurması beklenmemektedir. Rusya, Esad’la anlaşmasının yanında muhaliflerle de diyalog kurabileceğine inanıyor. İran ise, Suriye’ye aktif destek vermeye devam etse de, Lübnan’daki savaş nedeniyle zayıflamakta ve Yemen’deki Husilere, Hizbullah’a ve Suriye’ye aynı anda destek vermekte zorlanmaktadır. Bu durum, İran’ın Suriye’nin savunması için yeterli desteği sağlamasını zorlaştırıyor.

ABD/İSRAİL

ABD, daha önce Beşar Esad’ı “bir diktatör” olarak tanımlamış ve bu duruşunu korumaya devam etmektedir. HTŞ’nin taarruzunda herhangi bir rolü olmadığını vurgulayan ABD, HTŞ’yi terörist bir örgüt olarak kabul etmektedir. Diplomatlar, diplomatik yollarla çözüm arayışında olduklarını belirtirken, YPG’nin Esad rejimine karşı Deyrizor yönündeki çatışmalarını desteklemektedir. ABD’nin bu tutumu, Suriye’nin ‘Direniş Ekseni’ rolünden kesilmesinin faydalı olacağına işaret ediyor. Independent’da yayımlanan yazıda, “Esad rejiminin, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında belirtilen siyasi sürece katılmayı sürekli reddetmesi, kuzeybatı Suriye’de yaşanan olayların temelini oluşturuyor” ifadelerine yer verilmektedir. İsrail ise, tarafsız kalmayı hedeflese de bölgedeki silah depolarına yönelik saldırılarla bu durumu desteklemektedir.

TÜRKİYE

Independent’daki yazıya göre Türkiye, “Suriye’de Esad’a siyasi süreci tıkadın, sonuçlarına Halep’te katlanıyorsun. YPG, senin ne yaptığını biliyor, biz buna izin vermeyeceğiz” şeklinde bir duruş sergilemektedir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Suriye’deki olayları dış müdahale ile açıklamak hatalıdır” diyerek Türkiye’nin tutumunu vurgulamaktadır. Türkiye, Astana mutabakatlarının gerekliliklerini yerine getirdiğini, ancak Suriye rejiminin buna uymadığını ve Rusya ile İran’ın yükümlülüklerini yerine getirmediğine inanmaktadır. İdlib’e yönelik saldırıların artması üzerine Türkiye gerekli uyarılarda bulunmuş, ancak bu saldırılarla karşılık bulmuştur. YPG’nin, ABD tarafından verilen 32 kilometrelik geri çekilme sözünün yerine getirilmemesi, Türkiye’nin güvenlik endişelerini artırmaktadır. YPG’nin Halep kuzeyinde ve Afrin’deki TSK ile SMO unsurlarına yönelik saldırıları, Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Türkiye, YPG’nin Fırat’ın doğusuna sürülmesi ve oluşturulacak bir tampon bölge ile “terörsüz Türkiye” hedefine ulaşmayı hedefliyor. Ancak, HTŞ’nin Halep’i ele geçirmesi ve Türkiye sınırında güçlenmesi, uzun vadede Türkiye için risk doğurabilir. Türkiye açısından diğer bir tehdit ise Rusya’dır. Ateşkesin sona ermesiyle savaşın yeniden alevlenmesi, sivil kayıpları artırabilir ve Türkiye’ye yönelik göçleri çoğaltarak ciddi baskılar oluşturabilir.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin