Japon Donanması Hava Kuvvetleri’nin Pearl Harbor Saldırısı
1941 yılında Japon Donanması Hava Kuvvetleri, Pearl Harbor’ı bombalayarak Pasifik’teki Amerika Birleşik Devletleri’nin hava gücünü etkisiz hale getirmeyi ve böylece Sam Amca’nın İkinci Dünya Savaşı’na katılmasını engellemeyi amaçladı. Ancak, bu saldırı sonucunda tam tersi bir durum ortaya çıktı. Hızla öfkelenen Amerikan halkı, bu saldırıyla birlikte müttefik davasına daha da sıkı bir şekilde kenetlendi. Sonuç olarak, Japonya kendini yeni ve güçlü bir düşmanla karşı karşıya buldu.
21. Yüzyılın Pearl Harbor’ı
Daily Mail editörü Mark Almond’a göre, dün Lübnan genelinde Hizbullah tarafından gerçekleştirilen yıkıcı saldırı, 21. yüzyılın Pearl Harbor’ı olarak değerlendirildi. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybederken, 3 binden fazla kişi de yaralandı. Yaralılar arasında İran’ın Lübnan büyükelçisinin de bulunduğu belirtiliyor. Bu olay, geniş anlamıyla önümüzdeki aylarda ve yıllarda tartışılmaya devam edecektir. Eğer İsrail, tıpkı Japon İmparatorluğu’nun yaptığı gibi, bu büyük saldırının mağdurunu Yahudi Devleti ile geniş ölçekli bir savaşa girmekten caydıracağını düşünüyorsa, büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilir. Çünkü Hizbullah’ın intikam planlarına çoktan başlamış olma olasılığı oldukça yüksek.
İsrail’in Saldırıyı Nasıl Gerçekleştirdiği?
Bu saldırının nasıl gerçekleştirildiğine dair birkaç çelişkili teori mevcut. Daily Mail’e konuşan bir güvenlik uzmanı, İsrail’in binlerce çağrı cihazına ‘eski moda patlayıcı tuzaklar’ yerleştirmiş olabileceğini öne sürdü. Bu cihazların Hizbullah savaşçılarına yakın bir dönemde verildiği iddia ediliyor. Diğer bir teori ise, çağrı cihazlarının aşırı ısınmasına ve lityum pillerinin alev almasına neden olacak sofistike bir bilgisayar virüsünün önceden yüklenmiş olabileceğidir. Bu, birçok elektronik cihazda bilinen bir risk faktörüdür ve havayollarının yolcuların bagajlarında dizüstü bilgisayar taşımalarına izin vermemesinin nedenlerinden biridir.
Ancak, İsrail bu operasyonu nasıl gerçekleştirmiş olursa olsun, Hizbullah militanlarının cep telefonlarını çağrı cihazlarıyla değiştirmeleri ironik bir durum. Çünkü cep telefonlarının istihbarat açığı vereceği endişesi nedeniyle çağrı cihazlarının daha güvenli olduğuna inanıyorlardı. Cep telefonları, kullanıcılarının dünyanın her yerinde izlenmesine olanak tanıyan GPS yazılımı taşır. Altı hafta önce, Hamas’ın siyasi şefi İsmail Haniye, İran’ın başkenti Tahran’daki bir misafirhaneye götürülüp öldürülmüştü. Uzmanlar, suikastın sadece Haniye’nin telefonunun izlenmesi nedeniyle gerçekleştirilebildiğine inanıyor.
Yüz Yüze Geldikleri Düşmanlar
Gerçek şu ki, İsrail bu tür savaşlarda oldukça üstün bir konumda. Kendi vatandaşlarından çok daha fazla sayıda düşman komşuyla yıllar boyunca çatışma içinde olması, onları nükleer füzeler, tanklar ve siber silahlar gibi ileri teknoloji askeri araçlar geliştirmeye yönlendirdi. Bunun yanı sıra, ünlü gizli istihbarat teşkilatı Mossad’ın geçmişteki acımasızlığı, düşmanlarını takip edip yok etme konusundaki etkinliği de dikkat çekmektedir. Raporlar doğruysa, Hizbullah’ın 60 bin savaşçısının 30’da biri çağrı cihazı saldırısı nedeniyle etkisiz hale getirilmişse, bu durum Hizbullah’ın operasyonları için ciddi bir engel oluşturacaktır.
Putin ve iPhone Tehdidi
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin veya Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ülkelerini küresel menfaatleri doğrultusunda yönetirken, ABD ve müttefiklerine karşı düşmanca politikalar güderken, kendi vatandaşlarına ambargo uygulanan ünlü telefon markası iPhone’u patlatabilir mi? Dünyanın dört bir yanında milyonlarca iPhone kullanıcısı, düşmanları tarafından tam da Lübnan’daki gibi bir plana maruz kalabileceği bir yol bulmadan ne kadar zaman geçecek? Bu sorunun cevabı kesin olarak bilinmiyor, ancak Rusya’nın dost ve düşman ayırt etme kabiliyeti, böyle acımasız kararlar alabilecek potansiyele sahip olduğunu gösteriyor.
Güney Lübnan’da Gelişmeler
Hizbullah’ın askeri örgütlenmesi zayıfladıkça, İsrail Güney Lübnan’ın bir bölümünü işgal ederek Kuzey İsrail’deki sivilleri roket saldırılarından koruyacak bir ‘tampon bölge’ oluşturmayı düşünebilir. Bugün yapılan tüm değerlendirmeler, bu olasılıkların sinyallerini uzun zamandır veriyor. Ancak bu ‘sınırlandırılmış’ yaklaşım yani ‘tampon bölge’ konusunda herkes kaygılı. İsrail’in saldırısı sonucunda Hizbullah üzerinde yarattığı zafiyet, Güney Lübnan’ı tek bir hamleyle ateşe atma riski taşıyor. Ortaya çıkan bu acımasız yaratıcılık, çağrı cihazıyla yapılan saldırının bölgesel güvenlik açısından korkunç sonuçlar doğurmasına neden oldu ve gelecekte de doğurmaya devam edecek.
