Aşırı Sağcı Alternatif Almanya (AfD) Seçim Hedefleri
Aşırı sağcı Alternatif Almanya (AfD), yaklaşan eyalet seçimlerinden zaferle çıkmayı hedefliyor. Son dönemlerde Başbakan Olaf Scholz’a yöneltilen eleştiriler, partinin yükselişini göz ardı edilemeyecek bir düzeye taşıdı. Peki, bu bağlamda AfD ne tür adımlar attı ve yerel seçimlere nasıl hazırlandı? Partinin yerel düzeyde sağladığı zafer için küçük kasabalarda örgütlenmesi, Almanya’nın genelinde zafer bayrağını dalgalandırma potansiyelini artırıyor.
Politico’dan Nette Nöstlinger’in analizine göre, AfD’deki yükseliş, eyalet düzeyindeki iç istihbarat yetkililerinin partinin yerel şubelerine yönelik sıkı denetim ve gözlemlerine rağmen devam ediyor. Doğu Almanya’nın Saksonya eyaletindeki 5 bin 500 nüfuslu küçük bir kasaba olan Großschirma’da, gönüllü itfaiye teşkilatının üyeleri kurumlarının 100. yıldönümünü kutladığında, AfD’li belediye başkanı 40 yaşındaki Rolf Weigand orada bulunuyordu. Weigand, Almanya genelindeki ikinci AfD belediye başkanı olarak dikkat çekiyor ve kasaba hayatına derin bir bağlılık gösteriyor. Yerel ilkokulu destekleyen bir dernekte aktif olarak görev alıyor ve ayrıca yerel kümes hayvanı yetiştirme kulübünde de yer alıyor.
TAVUĞUYLA ŞAMPİYON OLDU
Heidi gibi çizgi filmlerde gördüğümüz köy hayatı ve tarımsal kalkınma için bölge sakinlerinin yaptığı geleneksel üretim yarışmaları (en büyük yumurta, en çok süt veren inek vb.) Grossschirma’da sürüyor. Weigand, kendi yetiştirdiği Thüringen sakallı tavuğuyla katıldığı yarışmada 94 puan alarak dikkatleri üzerine çekti. Ağustos başındaki kasaba şöleninde bira musluğunun başında servis görevlisi olarak çalışırken, geleneklerin yaşatılması konusunda duyduğu gururu açıkça ifade etti. Weigand, itfaiye partisinde çocukların şişme kalede zıpladığı sırada “Biz her zaman burada vatandaşlarla temas kurmaya çalıştık” dedi ve ekledi: “Halkla kurulan bu yakınlığın ve temasın bizi özellikle güçlü kıldığını düşünüyorum.”
BERLİN DUVARI YIKILDI AMA…
AfD’nin Almanya’daki gücü, koalisyon ortaklarının başarılarına göre görece az görünse de, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından yaklaşık 35 yıl sonra, Doğu ve Batı Almanya arasındaki siyasi bölünme derinleşiyor. Doğu tarafında, AfD’ye olan ilgi artıyor; bu durum, radikalizme ve ana akım liderlerin partiyi aşırılıkçı, hatta Nazist bir grup olarak tanımlayan ısrarcı uyarılarına rağmen devam ediyor. 1 Eylül ve 22 Eylül tarihlerinde Doğu Almanya’daki üç eyalette yapılacak seçimler öncesinde, daha önce radikal uçlarda yer alan parti, tüm yarışmalarda birinci veya birinciliğe yakın sonuçlar alıyor. Bu başarı, AfD’nin Großschirma gibi doğudaki küçük kasabalarda derin kökler edinmesinin bir sonucu.
PARTİLERE, KURUMLARA, MEDYAYA GÜVEN YOK
Doğu Almanya’daki seçmenlerin çoğunun aşırı sağa olan ilgisinin artması, ana akım partilere, kurumlara ve medyaya duyulan güvenin kaybolmasının temel nedenini ortaya koyuyor. Hükümet tarafından yapılan bir ankete göre, yalnızca Saksonya eyaletinde insanların yüzde 41’i demokrasinin işleyişinden memnun. On kişiden yalnızca biri siyasi partilere güvendiğini belirtirken, sadece yüzde 15’i medya konusunda güven duyduğunu ifade ediyor. AfD, bu güvensizliği kışkırtmayı sürdürüyor ve kendini Doğu Alman toplumunda yerel düzeyde sağlamlaştırıyor. AfD için bu durum, daha büyük bir stratejinin parçası: Öncelikle yerelde hakimiyet kurmak, partiyi aşırılığına rağmen normalleştirmek ve bir gün ulusal hükümetin en üst seviyelerine ulaşmak.
BU KEZ RAKİPSİZ
Aynı zamanda seramik kaplama dükkanını da işletmeye devam eden Weigand gibi figürler, bu strateji açısından kritik bir öneme sahip. Mart ayında Weigand, Großschirma belediye başkanlığı seçiminde diğer iki merkez sağcı adaya karşı oyların yaklaşık yüzde 60’ını elde etti. Bir teknik ayrıntı nedeniyle oylama iptal edildi ve bu durum, Weigand’ı bu pazar yeniden aday olmaya zorladı. Ve bu kez rakipsiz bir şekilde yarışıyor. AfD’ye olan destek artışı, eyaletteki iç istihbarat yetkililerinin partinin yerel şubelerini, Alman demokrasisini baltalamayı amaçlayan aşırılıkçı örgütler olarak sınıflandırmasına rağmen gerçekleşti. Ancak Großschirma gibi kasabalarda AfD, artık neredeyse sıradan bir yaşam gerçeği haline gelmiş durumda.
ÇÖKEN GÜVENLİK DUVARI
Almanya’daki ana akım partilerin liderleri, Adolf Hitler’in başlangıçta sandıkta iktidara gelebildiğinin ve muhafazakarların daha sonra Nazilerle koalisyon hükümetlerine katılarak onları normalleştirmeye yardımcı olduğunun farkındalar; bu durum ilk olarak doğu eyaleti Thüringen’de meydana geldi ve ardından ulusal düzeye yayıldı. Ana akım partilerin, faşizan düşüncelere karşı yemin ettikleri anlamında bu tarihin tekrarlanmasını önlemek istemeleri, AfD çevresinde bir güvenlik duvarı oluşturulmasına neden oldu. Bu güvenlik duvarı, AfD’yi koalisyon hükümetlerine dahil etmeyi reddeden ve herhangi bir yasayı geçirmek için bu partiyle işbirliği yapmayan bir tutum sergilemekte. Ancak AfD liderleri, küçük kasabalarda partileriyle iş birliğini imkansız hale getirerek güvenlik duvarını yıkmayı hedefliyor. Seçilmiş temsilcilerin, AfD ile yollarını ve okulları onarmak gibi sıradan devlet işlerini yapmak üzere işbirliği yapması gerektiği durumlarda, ana akım partilerin bir gün daha kapsamlı politik konularda AfD ile çalışmak zorunda kalacaklarını düşünüyorlar.
Pazar günü seçim yarışının başlayacağı Thüringen’deki AfD Eyalet Parlamentosu üyesi Torben Braga, Politico’ya şu ifadeleri kullandı: “İnsanlar yerel yönetimde AfD ile doğrudan temas kurarsa ve burada pragmatik politikalar yapıldığını kabul ederse, bu elbette diğer düzeylerde işbirliğinin bir başlangıcı olacaktır.”
ANAAKIM YERELİ İHMAL ETTİ
Grossschirma’da, AfD’ye karşı çıkan partilerdeki yerel politikacılar bile bu stratejinin işe yaradığını kabul ediyor. Merkez sağ Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) uzun süredir yerel politikacısı olan ve Weigand’a karşı belediye başkanlığı için yarışan ancak kaybeden çiftçi Gunter Zschommler, bir öğleden sonra çiftlik evinin mutfağında otururken yerel siyasetin durumundan yakınarak, aşırı sağın yükselişte olduğunu savundu. Zschommler, uzun zamandır ana akım partilerin kırsal alanları ihmal ettiğini belirtti ve şöyle dedi: “Son yirmi yıldır, büyük partiler yalnızca şehirlere odaklandı. AfD bu boşluğu istismar etti ve halka onlara bakacaklarına söz verdi.”
Yerel bir politikacı olan Zschommler’in komşusu Volker Scharf, Doğu ve Batı Almanya’nın 1990’da birleşmesinden sonra siyasi bir uçurumun ortaya çıktığını savunarak, “Yeniden birleşmeden sonra önce sanayi gitti, sonra devlet gitti. Geriye kalan boş bir alan vardı. AfD tam da bu noktada devreye girdi” ifadelerini kullandı. AfD’nin doğudaki yerel siyasetteki popülaritesi nedeniyle, güvenlik duvarı birçok yönden çoktan yıkılmış durumda. İlerici Rosa Luxemburg Vakfı tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, 2019 ile 2023 yılları arasında AfD ile ana akım partiler arasında yerel yönetimde 120’den fazla iş birliği vakası yaşandı. Bu iş birliğinin örnekleri arasında, bir belediye meclisindeki ana akım partilerin AfD’nin kasaba tiyatrosunun reklamında cinsiyetten bağımsız dil kullanımını yasaklayan önergesini desteklediği Saksonya’daki bir dava ve Thüringen’deki bir başka olayda, ana akım partilerin sol görüşlü bir belediye başkanının görevden alınması için oylama yapılmasına yönelik AfD önergesini desteklemesi bulunmaktadır.
Sol Partili bir politikacı olan Jana Pinka, “İl düzeyindeki güvenlik duvarı artık yok ve bu durum daha da kötüleşecek” diyerek, “Daha da karanlık bir hal alacağından gerçekten korkuyorum. Bazen 1930’larla paralellikler arıyorum” şeklinde ekledi.
ZAYIFLAYAN DİRENÇ
Pinka, birçok küçük kasabanın AfD politikasının yansıttığı sağlıklı, pratik imaja rağmen, partinin yükselişinden bu yana bölgedeki siyasetin giderek daha sert bir hale geldiğini dile getiriyor. Großschirma’nın bağlı olduğu ilçenin komisyon üyesi bağımsız Dirk Neubauer, uzun süredir bölgedeki AfD’yi en sert eleştirenlerden biriydi. Haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AfD’nin Saksonya’daki zaferinin ardından paylaştığı video mesajında, “Burada gerçekten çok tehlikeli bir yoldayız, tarihi yeniden yazmıyoruz, tarihi tekrarlıyoruz” demişti. Ancak Temmuz ayında Neubauer, aşırı sağcı aşırılıkçıların tehditlerini gerekçe göstererek aniden istifa etti ve yeni bir video mesajda, “Aylardır sağcı gruplardan gelen kişisel tehditlerle karşı karşıyayım” dedi. Ayrıca, “Anonim mektuplar alıyorum, anonim e-postalar alıyorum, bir veya iki kişisel yüzleşme yaşadım. Bunların hepsi özel hayatıma kadar uzandı ve ‘Yeter artık’ dediğim bir noktaya geldim” şeklinde ifadeler kullandı.
Neubauer’in deneyimi kesinlikle yeni ve şaşırtıcı bir durum değil. Geçtiğimiz yılın Mayıs ve Ekim ayları arasında, Doğu Almanya’daki iki politikacıdan biri, belediye ve ilçe politikacıları arasında yapılan ülke çapındaki bir ankete göre, sözlü saldırılar, fiziksel saldırılar veya nefret paylaşımlarına maruz kalıyor. Alman hükümetinin göç politikalarının ülkeye terör saldırısı tehditleri getirmesiyle ya da (Solingen’deki saldırının fotoğrafını paylaştıktan sonra yorum yazan) Weigand’ın belirttiği gibi: “Başarısızlığa uğramış çok kültürlülüğün ideolojisinin sonuçları tek bir resimde.” Ancak o yorumda pek de dikkat çekmeyen şu cümle, AfD’nin nasıl bir hızla koalisyon hükümetine doğru yaklaşan bir araba olduğunu gözler önünde serdi: “Ülkemizi parça parça geri alacağız.” Korkusuz, rövanşist, savaşçı ve sonuna kadar Adolf Hitler’in izinde…