1. Haberler
  2. Dünyadan
  3. 3. Dünya Savaşının Yakın Sesi: İsrail’in Saldırıları Bu Günü Getirir Mi?

3. Dünya Savaşının Yakın Sesi: İsrail’in Saldırıları Bu Günü Getirir Mi?

featured

İsrail’in Nasrallah’ı Hedef Alması ve ABD’nin Tepkisi

İsrail’in, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ı öldüren füzeleri fırlatırken ABD Başkanı Joe Biden’a önceden haber vermemesi, uluslararası gündemde geniş yankı bulmuştu. Saldırının gerçekleştiğini öğrenen Biden, olayla ilgili bilgi sahibi olmadığını duyurmuş ve yalnızca İsrail ile Hizbullah’ın Nasrallah’ın öldürüldüğünü teyit etmesinin ardından bir açıklama yapabilmişti.

İran’ın “Gerçek Vaat 2” operasyonu sonrasında İsrail’in birçok noktasına füze saldırıları düzenlemesi, askeri üslerine zarar vermesi ve bazı füzelerin Mossad’ın merkezine isabet etmesi, Başbakan Netanyahu ve sağcı kabinesini zora soktu. İran’ın nükleer tesislerini ve benzin üretim sahalarını hedef alacağını belirten İsrailli bakanlar, Biden’a uzun süre yalnızca basın açıklamalarıyla uyarılar yaptı. Çünkü İsrail hükümeti, Biden ile iletişimi kesmeyi tercih etmişti. Ancak, Biden ve Netanyahu, İsrail’in İran’a yönelik olası saldırılarını görüşmek üzere bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bu görüşmenin “çok verimli” geçtiği belirtilirken, iki lider arasında ne konuşulduğu hakkında ayrıntılı bilgi verilmedi. Bölgedeki kaderin tartışıldığı bu telefon görüşmesi, yalnızca 30 dakika sürdü. Görüşmeden bir gün sonra, İsrail’in Lübnan’a yönelik bombardımanlarına devam ettiği görüldü.

ABD, İSRAİL’E SÖZ GEÇİREMİYOR

Tayvan ve Ukrayna’ya milyarlarca dolar askeri yardım göndermeye devam eden ABD, birçok analiste göre bölgesel bir savaş istemiyor. Biden, İsrail’i defalarca ‘orantılı’ karşılık vermesi konusunda uyarmış, ancak karşılığında İsrail’in kanlı operasyonlarına dair bilgileri yalnızca medyadan edinmişti. Gazeteci Bob Woodward’ın Savaş adlı kitabında iddia edildiğine göre, Netanyahu ile Biden’ın ilişkisi, İsrail’in Gazze’deki operasyonlarını genişletmesinden bu yana gergin. Biden’ın, Netanyahu’ya ağır sözler sarfettiği ve onu “tam bir yalancı” olarak nitelendirdiği iddiaları gündeme geldi. Bölge, şu anda oldukça hassas bir noktada duruyor. Eğer İran, Yemen, Hamas, Hizbullah ve Lübnan, ABD müttefiki olan İsrail’i bir tehdit olarak görürse ve büyük ölçekli bir kara savaşı başlatırlarsa, ABD ordusunun İsrail’in yanında savaşa girmek zorunda kalacağı öngörülüyor. İsrail’in sahip olduğu iddia edilen nükleer füzelerin bu savaşta kullanılması, durumu tamamen kontrolden çıkarabilir. Ancak Orta Doğu’daki savaş, dünyadaki tek kırılma noktası değil; sadece ilki olabilir. Peki, eğer Orta Doğu’da bir savaş çıkarsa, dünya ne olacaktır?

3. DÜNYA SAVAŞININ AYAK SESLERİ

Ukrayna ve Rusya, neredeyse 3 yıldır süren bir çatışma içindeler. Rusya’nın başlattığı ‘özel askeri harekat’ sonucunda iki tarafta toplamda 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Ukrayna, Avrupalı ülkelerden ve ABD’den aldığı tüm desteğe rağmen Rus güçlerini sınırda tutmakta zorlanıyor. Rusya, gelecek yıl asker alımlarını artırarak ordu personel sayısını 1.5 milyona çıkarmayı planladığını açıkladı. Diğer yandan, dünyanın en büyük çip üreticisi olan Tayvan, Çin hükümetine bağlı olduğunu reddetmekte kararlı. ABD’nin teknoloji pazarının vazgeçilmezi olan bu adanın çip fabrikaları, stratejik açıdan büyük önem taşıyor. Çin hükümeti ise, Tayvan’ın “ilk çağlardan beri Çin toprağı” olduğunu ifade ederek, iki ülkenin bir araya gelmesini “hiçbir gücün durduramayacağı” mesajını verdi. ABD ordusunun Orta Doğu’da büyük çaplı bir savaşa girmesi, aynı anda dünya genelindeki diğer görevlerin aksamasına ve Tayvan gibi ülkelerden çekilmesine neden olacaktır. Eğer ABD bir bölgede kapsamlı bir savaşa girerse, diğer bölgelerin de düşmesi olasıdır. Bu durum, ABD’nin müttefiklerini harekete geçirmesi ve dolayısıyla “Küresel Güney” ile “Küresel Batı” arasında kaçınılmaz bir çatışmayı tetikleyebilir.

RUSYA VE ÇİN, HAMAS VE HİZBULLAH’I MI DESTEKLİYOR?

Çin Halk Cumhuriyeti, 23 Temmuz’da Hamas, El Fetih ve Filistin Halkının Kurtuluş Ordusu gibi 14 Filistinli örgütü Pekin’de ağırlayarak, bu grupların birlikte imzaladığı Pekin Deklarasyonu’na arabuluculuk yaptı. Pekin Deklarasyonu, bu 14 örgütün Filistin’i özerk bir devlet olarak yönetmesini ve olası bir Filistin devletinin sınırlarını belirlemesini amaçlıyor. Geçtiğimiz Salı günü, Beijing’de buluşan Fetih ve Hamas temsilcileri, aralarındaki anlaşmazlıkları sona erdireceklerine ve Gazze hükümetini birlikte yöneteceklerine dair bir anlaşma imzaladılar. Çin, Orta Doğu’da arabulucu olmayı tercih ediyor ve ABD ile İsrail’in masaya oturmayı reddettiği Hamas ve Hizbullah gibi gruplarla ilişki kurarak onların küresel siyasi sahnedeki yerlerini sağlamlaştırıyor. Bu adımlar, İsrail’in “yok edilmesi” hedeflediği örgütlere büyük bir meşruiyet kazandırıyor. Diğer yandan, Rusya, İsrail’e karşı daha temkinli bir siyasi yaklaşım sergiliyor. Rusya, 7 Ekim saldırılarını kınadı ve Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, ‘Gazze’nin ilhakını, Ukrayna’nın ilhakına’ benzetti. Ancak bu siyasi duruş, bölgeden gelen haberlerle çelişiyor. Reuters’ın haberine göre, Rusya, Çin’de askeri insansız hava araçları (İHA) üretiyor ve bu İHA’ları üçüncü kişiler aracılığıyla Hizbullah, Taliban ve Hamas gibi gruplara satıyor. Bu İHA’lar, örgütlerin birçok operasyonunda kritik bir rol oynamakta. Çin bu iddiaları reddederken, Rusya ise yorum yapmamayı tercih etti. Ayrıca, İsrail devlet haber ajansı KAN, Perşembe günü Rusya’nın Hizbullah militanlarına eğitim verdiği ve İHA sağladığını öne sürdü. Hem Rusya’nın hem de Çin’in bu hamleleri, ABD ve İsrail’in bölgedeki etkisini zayıflatmakta ve özellikle İsrail’i daha da tahrik etmektedir.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsiniz

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırmayın ve ücretsiz e-posta aboneliğinizi hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Dönüşüm ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin