Beyoğlu’nun gözde teras mekânlarından Litera Restaurant’ın kurucusu Celal Akkök ile geçmişten günümüze yiyecek-içecek ve eğlence sektörünü, yeme-içme alışkanlıklarımızı, sohbet adabını, eskimeyen görgü kurallarını, İstanbul’un değişen yüzünü Gastronomi Gündemi’nde konuştuk.
Yıllardır “istikrarlı ve başarılı işletmeci” unvanıyla anılıyorsunuz. Bu sektöre dahil olma hikâyenizi bizimle paylaşır mısınız?
On üç yaşımda ortaokula başladığım dönem sömestri ve yaz tatillerinde Beyoğlu’nun güzide meyhanelerinde harçlık kazanmak için başladığım ve devamında da çok sevdiğim bu sektörde kırk iki yıldır hizmet veriyorum.
Günay Restaurant’ta çalıştığınız dönem kariyerinizi nasıl etkiledi?
Günay Restaurant, o dönemde meslek hayatımın en popüler ve en iyi kurumuydu. Benim için okuldu. Yeme-içme ve gece hayatına yön veren bir kurumdu.
“Günay Restaurant’ın kurucusu Günay Tuncel ile Kulüp 12’nin kurucusu Ertuğrul Kahraman, üçümüz üç kuşak birbirine patronluk etmiş insanlarız” diyorsunuz. Usta-çırak ilişkisinin avantajları nedir?
Herkes için gerekli olandır; çırak olunmadan kalfa, kalfa olunmadan maalesef usta olunamıyor. Bizim iletişimimiz 1982’den beri hiç kopmadan devam etti ve üç kuşak birbirimizin patronluğunu gördük. Hepsi meslekteki hocalarımdı.
Peki bugünlerde sizin ustalık ettiğiniz, sizden ilham alan isimler var mı?
Büyüklerimizden gördüğümüz ve öğrendiğimiz her şeyi geçmişten günümüze, çevremde ve yanımda olan herkese aktarmaya çalıştım. Çokça da başarılarla dolu yüksek mevkilere gelmiş kişiler biliyorum ve çağın gerekleri ile aktarmaya devam ediyorum. Beş yıldız otel müdürleri, CFO, CEO ve kendisi de işletme sahibi olmuş birçok kişi… Hatta bu kişilerin uluslararası arenada olduklarını da biliyorum. Ülkemizin birçok bölgesinde, ayrıca Şikago’da, Amsterdam’da, Belçika’da, Almanya’da ve Malta’da iş insanı olup yöneticilik yapanlar var.
İstanbul Boğazı, Tarihi Yarımada ve Haliç’i bir arada gören konumuyla Beyoğlu’nun nabzını tutan teras mekânı Litera’nın fikir aşaması nasıl şekillendi?
1994-2001 yılları arası çeşitli gıda ithalatıyla uğraştım. 2001 ekonomik krizi ile ithalatı kapattım ve yeniden sevdiğim işe dönüş fırsatını “koç boynuzu” diye de anılan bu manzaraya nazır Litera Restaurant’ı yaratarak yakaladım. 2002 yılından beri istikrarla devam ediyoruz.
Litera Restaurant menüsünde bunu mutlaka deneyin dediğiniz tat hangisi?
İspanyol tapasları, Viyana şinitzel, Alman köfte, pazı sarma. Eski bir barmen olduğum için çok çeşitli uluslararası ve benim yarattığım kokteylleri de tavsiye ederim.
Özel davet ve organizasyonların da gerçekleştirildiği mekânda talep eden kişiye/ekibe özel menüler çıkarıyorsunuz. Bu çeşitliliği nasıl sağlıyorsunuz?
Hepsi zaten alakart menümüzde olan yiyecek ve içeceklerden oluştuğu için bize kolay.
Birçok restaurant dönemin modasına uyarak iç mekân tasarımlarında değişikliklere giderken Litera yıllardır aynı çizgiyle müşteri kitlesini korumayı hatta artırmayı başardı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
En önemlisi misafir memnuniyeti. Bizde dörtleme vardır ve en çok önem verdiğim unsurlardır: Yemek, manzara, müzik, servis ve hizmet.
Litera’nın gelecek planları hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
Litera’yı bu şartlarda daha ne kadar taşıyabilirsek ama hayallerimiz var tabii. Daha nice uzun yıllar bu adreste klasikleşmiş ama kalitesi ile her zaman yükselerek hizmete devam edebilen bir işletme olabilmek.
Röportaj: Ezgi Aydoğanoğlu