Yenilikçi Düşüncelerle Güçlenen Özgür Kadınlar: Toplumun Temel Taşı

yenilikci-dusuncelerle-guclenen-ozgur-kadinlar-toplumun-temel-tasi-1Ii6YsX9.jpg

Bridget Jones’un Yeniden Doğuşu

Amerikalı Renée Zellweger’in bir İngiliz karakterini canlandırması, başlangıçta bazı kesimlerden tepki almıştı. Ancak, Zellweger, hem beden dili hem de İngiliz aksanıyla izleyicilerin beğenisini kazanmayı başardı. Filmde Bridget Jones, 52 yaşında, uluslararası insan hakları avukatı olan kocası Mark’ı dört yıl önce Darfur’da kaybetmiştir. Artık Mabel ve Billy adındaki iki çocuğu ile tek başına yaşam mücadelesi vermektedir. Eski sevgilisi Daniel, çocuklarına ara sıra bakıcılık yaparak onların hayatında yer alır. Bridget’ın ailesi ve arkadaşları ise ona sürekli tavsiyelerde bulunmaktadır. Babasının ölmeden önceki “İdare ederek olmaz, hayatı dolu dolu yaşamalısın” sözü, Bridget’ın hayatına yeniden yön vermesine vesile olur. Pijamalarını çıkaran Bridget, yapımcılık kariyerine geri dönmeye karar verir ve Londra’nın işgücüne yeniden katılır.

Eski Kadro Yeniden Bir Arada

Bridget, 29 yaşındaki Roxster (Leo Woodall) ile tanışır ve aralarında tutkulu bir ilişki başlar. Ancak genç sevgilisinin “Keşke zaman makinesi olsa” sözü, Bridget’ın duygularını incitir. Billy, fizik öğretmenine (Chiwetel Ejiofor) babasını unutmak istemediğini söyler. Öğretmeni, enerjinin yer değiştirdiğini ve babasının, onun ve kız kardeşinin içinde yaşamaya devam ettiğini ifade eder. Annelik ve özel hayatı arasında denge kurmaya çalışan Bridget, olayları akışına bırakmayı öğrenir ve sonunda mutluluğu bulma yolunda adımlar atar. Filmde Mark D’Arcy (Colin Firth), Daniel (Hugh Grant) gibi tanıdık karakterler geri dönerken, Gemma Jones, Jim Broadbent, Sally Philips, Shirley Henderson ve Celia Imre gibi isimler de filmde yer alır. Bridget’in jinekoloğu (Emma Thompson) ile olan ilişkisi ise oldukça sıradışıdır; zira o aynı zamanda Bridget’ın psikoloğu, dermatoloğu ve çocuk doktorudur. Film boyunca şakalar, alaycı ve ince İngiliz mizahı bolca yer alır ve kalabalık sahneler sevimliliği artırır. Bridget Jones, sonunda güçlü, kararlı ve yaşamın tadını çıkaran bir kadına dönüşür; romantizmden ve hayal kurmaktan asla vazgeçmez.

Feminist ve Politik Emmanuelle

Just Jaeckin’in 1974 yılında vizyona giren ve Sylvia Kristel’i yıldız yapan erotik dramı Emmanuelle, 50. yaşını kutladı. Emmanuelle Arsan’ın romanından uyarlanan bu film, Champs-Élysées bulvarındaki UGC Triomphe sinemasında tam 11 yıl boyunca gösterimde kaldı ve bu süre zarfında uzun kuyruklar oluştu. Devam filmleri ve taklitleri ise hızla üretildi. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü kazanan Diwan, “Toplum çok talepkâr: faydalanmak, zevk almak, görünür olmak istiyor” şeklinde bir değerlendirme yaparak toplumsal cinsiyet rollerine dair derin sorular sorar.

Gerçekçi Bir Anlatım

Hong Kong’daki lüks bir otelde kalite kontrolcü olarak görev yapan Emmanuelle, burada yapay ve yüzeysel ilişkileri, sınıfsal katmanları inceler. Genellikle kadın bedeninin arzu nesnesi olarak sunulduğu filmlerde, yönetmen Emmanuelle’in kendi duyularına odaklanmasını sağlar. Kadın bakışı ile erkek bakışı arasındaki farkı ustaca yansıtır; kadın, sadece erkek için değil, kendisi için de var olmaktadır. Modern versiyonunda Diwan, otomatik ve üretilmiş cinselliğin esiri olan kadının bedenini, zevki ve doyumu keşfetme sürecini ele alır. 1959 tarihli romanı, günümüze başarılı bir şekilde uyarlarken cinsellik, zevk ve şehveti gerçekçi bir biçimde aktarır. Kentin kenar mahallesinde yer alan Gelin Adayı Barı’ndaki elmas yarışması ise kan dondurucu bir sahnedir; yarışmada gelinlerden hangisi en büyük ve en kesici elması yutarsa kazanır, elbette sağ kalırsa. Noémie Merlant, Will Sharpe ve Naomi Watts’ın oynadığı bu yeni Emmanuelle versiyonu, ilkine göre daha feminist, daha politik ve daha gerçekçi bir anlatım sunmaktadır.

Exit mobile version