Selçuk Yöntem: Tiyatronun Büyüsü ve Sinemanın Işıltısı
Selçuk Yöntem gibi bir sanatçıyı tanımlamak için nereden başlayacağımızı düşünmek bile heyecan verici. Tiyatro sahnesinde aldığı eğitimle bu sanat yolculuğuna adım atan Yöntem, “Aşk-ı Memnu” ve “Kurtlar Vadisi” gibi televizyon dizilerinde akıllarda yer eden karakterlere hayat vermiş; en çok izlenen programların sunuculuğunu üstlenmiş; beyazperdede ise birçok hit filmde rol almış ve sesiyle dinleyicilerin kalplerinde kök salmıştır. Günümüzde ise “Amadeus” ve “Bir Şiir, Bir Şarkı” gibi projeleriyle sahne almaya devam eden Yöntem, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında çekimleri süren bir belgeselin de son aşamalarına gelmiştir. Usta sanatçıyla bir araya gelerek hem geçmiş hem de güncel projeleri hakkında derinlemesine bir sohbet gerçekleştirdik.
* Tiyatro ile olan bağınız nasıl tanımlanabilir? Bu bağ, diğer projelerle nasıl bir etkileşim içinde?
Tiyatro ile başlayan bir gönül bağı kesinlikle var. Tiyatro yaparken birçok dizi de çektim ve bu süreçte yıprandım, yoruldum. Ne tiyatrodan vazgeçebiliyorum ne de dizilerden ve filmlerden. Hepsi mesleğimizin bir parçası. Ancak, zaman kavramını değerlendirmek hiç de kolay olmuyor. 2019’da “Amadeus” projesine başladık; ardından pandemi nedeniyle her şey durma noktasına geldi. Tiyatro, diziler ve filmler bu süreçte sekteye uğradı. “Amadeus” projesi, aynı yoğunlukla devam edince, dijital platformlar için 8 bölümlük bir dizi yaptım. Bunun dışında dizi yapmadım. Projelerin şekillenmesi biraz zaman, konsept, senaryo ve heyecan meselesi; bunlar bir araya geldiğinde neden olmasın?
* Sizi en çok heyecanlandıran unsurlar nelerdir? Senaryo mu, yoksa başka bir şey mi?
Kesinlikle senaryonun önemi büyük. Eğer iyi bir senaryo varsa ve kaliteli bir ekiple birleşiyorsa her şey olması gerektiği gibi ilerler. Ancak bu süreçte senaryo ve oluşum meselesi oldukça önemli. Şu anda tiyatroda istikrarlı bir şekilde devam ettiğim için mutluyum. Tabii ki her zaman iyi bir dizi veya film projesi de olabilir.
* “Amadeus” ve “Bir Şiir, Bir Şarkı” projelerinizle çalışma temponuzu nasıl ayarlıyorsunuz?
Aslında bu projelerin programları kendiliğinden ortaya çıkıyor. “Amadeus”un programı yıllık olarak belirleniyor, “Bir Şiir, Bir Şarkı”nınki ise bir buçuk, iki ay öncesinden belli oluyor. Programlar netleştikten sonra hayatımı ona göre düzenlemeye çalışıyorum. Ancak bazen spontane gelişmeler de yaşanabiliyor. Her şey planlı gitmiyor; dostlarla bir araya gelmek, aileyle vakit geçirmek, yurtdışı veya yurtiçi seyahatler gibi unsurlar da hayatın akışında yer alıyor.
* “Bir Şiir, Bir Şarkı” projeniz nasıl hayata geçti?
Aslında bu proje, 2017’de Viyana’da “Caz ve Şiir” olarak başladık. Ardından Almanya’da altı yedi şehirde turneye çıktık. “Amadeus” projesi devreye girince bir süre ara vermek zorunda kaldık. Daha sonra Londra’da dünya prömiyerini gerçekleştirdik ve Türkiye prömiyerini Zorlu PSM’de yaptık. Sırada Ankara’da yapacağımız gösteri var ve Nisan’da İzmir’de, Ahmed Adnan Saygun’da bir performans sergileyeceğiz. Ayrıca iki adet şiir CD’si yaptım; ikincisi hem müzik hem de şiir dinletisiydi. İlk CD’yi 2013’te Vedat Sakman ile, ikincisini ise 2016-2017 yıllarında Aykut Gürel ile yaptık. Bu projeler sahnede farklı bir konsept sunuyor. Şiirlerin yorumları, şarkılarla süslenmesi ve Duygu Soylu’nun muhteşem sesiyle bu işin büyüsü artıyor. Efe Turumtay orkestra şefimiz, tüm orkestra uygulamalarını yürütüyor. Hepimizi mutlu eden bir iş çıkarıyoruz ve seyirciden de olumlu tepkiler alıyoruz.
* Sosyal medyada hayranlarınızın oluşturduğu kurgu videoları takip ediyor musunuz?
Evet, bu durum beni oldukça mutlu ediyor. Özellikle gençlerle, yeni nesille bağ kurmak çok önemli. Demek ki insanlar bende bir şeyler buluyor ki bu videoları hazırlama gereği duyuyorlar. Sosyal medyanın yararlı yönlerini değerlendirmek, tüm topluma faydalı olacaktır. Ancak bu yararın dozajı aşıldığında, işler abartılı ve anlamsız bir hale dönüşebiliyor. Bu yüzden herkesin bu konuda disiplinli ve ölçülü olması gerektiğine inanıyorum.
“FANUSTA YAŞAMAYA BAŞLIYORSUN”
* Günümüzde sürekli felaket haberleriyle karşı karşıyayız. Bu durumla başa çıkma yöntemleriniz nelerdir?
* Haberleri takip ederken hangi kaynakları tercih ediyorsunuz?
Güvendiğim ve ciddiyetine inandığım kaynaklardan haber almaya çalışıyorum. Ancak sürekli bu tür haberlerle boğulmak istemiyorum çünkü elimden hiçbir şey gelmiyor ve bu durum beni daraltıyor. Kişisel ve toplumsal sorumluluklarımızı kaybetmiş durumdayız. Devlet, insan için vardır; sosyal yaşamı iyileştirmek için vardır. Hatalar olduğunda toplum bunu ikaz etmeli ve düzeltmelidir. Yaşamak varken her şeyi tek taraflı ve saygısız bir şekilde sürdürmeye başladık.
“AŞK-I MEMNU’ DENK GELDİKÇE İZLİYORUM”
* Televizyonda yer aldığınız yapımlara denk geldiğinizde izlemekten keyif aldığınız projeler var mı?
Kesinlikle, “Aşk-ı Memnu” hâlâ denk geldikçe izlediğim bir yapım. Geçenlerde “Kurtlar Vadisi”nin ilk bölümünü izledim ve oldukça hoşuma gitti.
* Şu an önünüzde hangi yeni projeler var?
Don Kişot projesini hayata geçireceğiz, ancak şu an detay veremem. Bu proje bir müzikal olacak.
* Son yıllarda büyük prodüksiyonlu tiyatro yapımlarının artışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu durumu çok olumlu buluyorum. Sanatta büyük oynanmalı; çünkü büyük oynamak, geniş kitlelere ulaşmanızı sağlar. Batıda 10 yapımın 10’u da başarılı olurken, bizde bu sayı genellikle bir ile sınırlı kalıyor. Ancak vazgeçmemek ve değerlendirmek gerekiyor. Az sayıda tiyatro oyunları, komediler ve güçlü dramalar, müzikaller her zaman değerlendirilmeli; çünkü kitlelerin buna ihtiyacı var.
* Tiyatroya olan ilginin artıp artmadığı üzerine ne düşünüyorsunuz?
Tiyatroya ilgi asla kaybolmaz; aksine giderek artıyor. Toplumlarda bir duygu gereksinimi var. Canlı performansla iletişime geçme isteği güçlüdür. Bu yüzden tiyatro asla bayatlamaz; benim kastettiğim iyi tiyatrodur. İyi tiyatro değerlendirildiğinde, halk her koşulda seyretmek için gider.
SANATÇI SESİNİ DURUP DURURKEN ÇIKARMAZ
* Son zamanlarda sanatçılar üzerindeki baskılar hakkında neler söylemek istersiniz?
Sanatçılar, toplumların moral yapısını yansıtan varlıklardır. Sanat, tüm toplumlar için geçerlidir; sanat yapan insanlar, insanlığa insanca anlatmak için çaba gösterirler. Hukuk, her şeyin temelidir. Haksızlıklara uğramaması gereken insanlar arasında sanatçılar yer alır. Suçlu olanlardan bahsetmiyorum; ancak düşünsel olarak yaşamı değerlendirmek isteyen insanlar, daha özenli bir şekilde ele alınmalıdırlar.
* Sanatçıların seslerini çıkarmaması mı isteniyor?
Bu durum asla kabul edilemez! Sanatçı sesini durup dururken çıkarmaz; haksızlığa, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe karşı sesini yükseltir. Sanatın temelinde sevgi, paylaşma ve insan için üretme arzusu vardır. Sanatçının sesinin çıkma nedeni, toplumun daha iyiye gitmesi ve adaletin sağlanması içindir.
BELGESELDE SONA YAKLAŞILDI
* Belgesel çekimleriniz sona yaklaşıyor. Bu süreçteki hislerinizi ve belgeselin ne zaman izleyiciyle buluşacağını paylaşır mısınız?
Kendimle yapılan bir belgesel hakkında konuşmak zor. Sevgili İlker Savaşkurt yönetiyor. İki yıl önce belgeselin konusu açılmıştı. Berlin, Köln, Londra, Ankara, Bodrum ve İstanbul’da çekimler yapıldı; süreç oldukça hareketliydi. Belgeselin nasıl olacağını merak ediyorum.