Vücudunuzda Gizlice İlerleyen Bu Değişime Dikkat Edin: Belirtiler Gözden Kaçabilir

vucudunuzda-gizlice-ilerleyen-bu-degisime-dikkat-edin-belirtiler-gozden-kacabilir-2BXplZ3q.jpg

Karaciğer Yağlanması ve Obezite İlişkisi

Alkol tüketimi veya alkol dışı nedenlere bağlı olarak karaciğerde aşırı yağ birikimi şeklinde tanımlanan karaciğer yağlanması, dünya genelinde ve Türkiye’de obezite artışıyla paralel bir şekilde yükseldiği gözlemlenmektedir. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, bu durum devam ettiği sürece obeziteye bağlı karaciğer yağlanmasının, kronik karaciğer hastalıklarının en yaygın nedeni olmasının muhtemel olduğunu belirtmektedir. Özellikle karın bölgesinde fazla yağ birikimi olan bireylerde diyabet, yüksek tansiyon gibi hastalıkların yanı sıra karaciğer yağlanmasının da daha sık görüldüğüne dikkat çekmektedir. Karaciğerdeki yağlanmanın şiddetinin genellikle kilo fazlalığı ile doğrudan ilişkili olduğunu eklemektedir.

Diyabetin Rolü ve Diğer Risk Faktörleri

Diyabet, karaciğer yağlanmasında öne çıkan risk faktörlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Prof. Dr. Ergün, diğer risk faktörlerini şu şekilde sıralamaktadır:

  • Obezite: Özellikle göbek çevresinde biriken fazla kilo, karaciğer yağlanmasının en önemli nedenlerinden biridir.
  • Alkol Tüketimi: Alkol, karaciğerde ciddi yağlanmaya yol açabilmektedir.
  • Beslenme Alışkanlıkları: Yağ oranı yüksek, batı tipi beslenme ve şekerli, gazlı içeceklerin tüketimi bu riski artırmaktadır.
  • Yaşam Tarzı: Sağlıklı bir yaşam sürmek ve hastalıkların önlenmesi konusunda kanıtlanmış tek beslenme biçimi, Akdeniz tipi diyettir.

Uzun Dönemde Sağlık Üzerindeki Etkileri

Prof. Dr. Ergün, karaciğer yağlanmasının uzun yıllar devam etmesi durumunda vücudun buna tepki vermeye başladığını ve karaciğer hücrelerine saldırılar gerçekleştirdiğini açıklamaktadır. Bu saldırıların şiddetlenmesi ile birlikte karaciğerde hasar ve siroz gelişimi meydana gelebilmektedir. “Sirozun geliştiği bir durumda, karaciğerde kanser hücreleri ortaya çıkabilir. Bu aşamada sorun daha da büyüdüğünden karaciğer nakli veya kemoterapi gibi tedavi seçenekleri gündeme gelir,” şeklinde ifade etmektedir. Ayrıca, karaciğer hastalıklarının eşlik ettiği durumlarda, yağlanma ile birlikte siroz riskinin daha da arttığını vurgulamaktadır. Örneğin, hepatit B’nin karaciğere ilk darbesini vurduğunu, ikinci darbenin ise yağlanmadan geldiğini belirterek, bu durumun siroz olasılığını artırdığını söylemektedir.

Sinsice İlerleyen Bir Hastalık

Karaciğer yağlanmasının ilk aşamalarında herhangi bir belirti vermediğini ve yıllarca sinsi bir şekilde ilerleyebileceğini aktaran Prof. Dr. Ergün, hastalığın ikinci ve üçüncü evrelere geçişi ile birlikte karın ağrısı, halsizlik, yorgunluk ve karaciğer enzimlerinde yükselme gibi belirtilerin ortaya çıkabileceğini belirtmektedir. Hastalığın ilerleyen evrelerinde karın ve bacaklarda sıvı birikiminin (asit ve ödem) de görülebileceğini ifade etmektedir.

Yağlanmanın Şiddeti ve Teşhis Yöntemleri

Prof. Dr. Meltem Ergün, karaciğerdeki yağlanmanın ultrason ile tespit edilerek evrelendirildiğini açıklamaktadır. Bu evreler ultrason görüntülerine göre belirlenmektedir:

  • Evre 1: Karaciğer hücrelerinin üçte biri yağlı olarak değerlendirilir.
  • Evre 2: Hücrelerin yaklaşık yarısı yağlıdır.
  • Evre 3: Hücrelerin üçte ikisi yağlanmış durumdadır.

Ultrason sonucunda daha fazla yağlanma tespit edilirse ve bu durum uzun süre devam ederse, siroza dönüşüm riski artmaktadır. Son yıllarda kullanılan Fibroscan yöntemiyle yağlanmanın şiddetinin ve siroza ilerleyip ilerlemediğinin daha detaylı bir şekilde incelenebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ergün, bu yöntemin cilt üzerinden uygulanan, yaklaşık 5-10 dakika süren, acısız bir işlem olduğunu belirtmektedir. Fibroscan, karaciğer yapısı hakkında önemli bilgiler sunmakta ve birçok hastada biyopsi ihtiyacını ortadan kaldırabilmektedir.

Tedavi Yöntemleri ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Tedavide en önemli adımın kilo vermek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Meltem Ergün, göbek çevresindeki yağlanmanın azalmasıyla karaciğer yağlanmasının da hafiflediğini ifade etmektedir. “Bu nedenle diyet ve egzersiz, tedavinin vazgeçilmez parçalarıdır. Her gün 30-45 dakika yürüyüş, tansiyon, kan şekeri ve kilo kontrolünde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Ancak diyet ve egzersizin düzenli olarak uygulanması büyük önem taşımaktadır. Uzun bir süre devam edilirse yağlanma gerileyebilir. Karaciğer enzimlerinde iyileşme daha hızlı görülse de, ultrason görüntülerinde iyileşme daha yavaş olmaktadır. Bu aşamada sabır ve kararlılık önemlidir,” diye eklemektedir. Siroz gelişen hastalarda ilaç tedavisi ve karaciğer nakli, karaciğer kanseri gelişen hastalarda ise kemoterapi, embolizasyon gibi tedavi yöntemlerinin uygulandığını belirtmektedir.

Exit mobile version