Alman Otomotiv Sektöründeki Kriz: Düşük Talep ve Çin’in Etkisiyle Derinleşiyor

alman-otomotiv-sektorundeki-kriz-dusuk-talep-ve-cinin-etkisiyle-derinlesiyor-tjtF3d5V.jpg

Alman Otomotiv Sektörü ve Elektrikli Araç Geçişi

Alman otomotiv üreticileri, elektrikli araçlara geçişin yüksek maliyetleriyle başa çıkarken, Çin ve Avrupa’dan gelen zayıf talep nedeniyle maliyetlerini düşürme ve rekabet gücünü koruma konusunda ciddi bir baskı altında kalıyor. Son yıllarda otomobil endüstrisinde yaşanan çığır açıcı teknolojiler, Çin ve ABD kökenli olup, bu durum Almanya’daki kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Özellikle, Çinli üreticilerin artan rekabeti, Alman otomobil devi Volkswagen’in tarihi işten çıkarma ve fabrika kapatma planlarını daha da gündeme getirdi.

Volkswagen’in aldığı bu karar, Alman otomotiv sanayisinin içinde bulunduğu krizi daha da derinleştirirken, sektör, yüksek vergi oranları, artan elektrik fiyatları ve karmaşık bürokrasi gibi nedenlerle ülkede rekabet gücünü kaybetme riskiyle karşı karşıya. Otomotiv endüstrisinin yaşadığı zayıflık, Alman yetkilileri düşündürürken, bunun ekonominin büyüme hızını yavaşlatmaya devam edeceği öngörülüyor.

Alman Otomotiv Sektörünün Önemi

Alman otomotiv endüstrisindeki kriz, gözden kaçan trendlerin, yapısal sorunların ve jeopolitik risklerin karmaşık bir etkileşimiyle ortaya çıkıyor. Bir zamanlar, otomotiv sektörü Almanya ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyordu. Bu sektör, ülkenin toplam katma değerinin %5’ini ve istihdamın %3’ünü sağlıyor. Gelir açısından ise açık ara en büyük sanayi sektörü konumunda.

  • Alman otomotiv üreticileri, geçen yıl 272,6 milyar avro değerinde ihracat gerçekleştirdi, bu da toplam ihracatın %17,3’üne denk geliyor.
  • Haziran 2024 itibarıyla, tedarikçiler hariç yaklaşık 773 bin kişi otomotiv sektöründe istihdam ediliyor; ancak sektör istihdamı 2023’e göre %0,8 azalmış durumda.
  • Sanayide çalışanların yaklaşık %14’ü otomotiv sektöründe yer alıyor, bu da onu 952 bin çalışanı olan makine mühendisliğinden sonra iş gücü açısından ikinci en büyük sanayi sektörü yapıyor.

ABD, yaklaşık %13’lük payı ile Alman otomobil ihracatının en önemli pazarı konumunda; ABD’yi Birleşik Krallık ve Çin izliyor.

Alman Ekonomisindeki Zorluklar

Yapısal sorunlar, Almanya ekonomisini frenlerken, bir zamanlar başarılı olan “Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kalite ile ‘Made in Germany’ olarak pahalı bir şekilde ihraç et” modelinin artık geçerliliğini yitirdiği gözlemleniyor. Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi krizler, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini gün yüzüne çıkardı. Ülke, jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, durgun ekonomi ve demografik zorluklarla başa çıkmakta zorlanıyor.

  • Alman ekonomisi, “Çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve aşırı yüksek lokasyon maliyetleri” ile sıkışmış durumda.
  • İç ve dış siyasi çalkantılar, Almanya’nın Avrupa ve uluslararası düzeyde geride kalmasına sebep oluyor.
  • GSYH büyümesi, Kovid-19 sonrası G7 ülkeleri arasında en düşük seviyelerde kalıyor.

Hükümet, ekonomide bu yıl %0,2 küçülme bekliyor. Eğer bu yıl da küçülme yaşanırsa, 2023’te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak.

Elektrikli Araçlara Geçişteki Zorluklar

Alman otomotiv endüstrisi, uzun süre geleneksel içten yanmalı motorlara bağlı kalarak, elektrikli hareketliliğe geçişte tereddüt etti. Tesla ve BYD gibi Çinli şirketler, elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaparak avantaj sağlarken, Alman üreticiler dönüşüm gerekliliğini hafife aldı. Elektrikli araçlara geçiş, ülkede ve Avrupa Birliği (AB) düzeyinde çeşitli düzenlemeler ve ham madde temini zorluklarıyla dolu bir süreç olarak değerlendiriliyor.

  • Alman hükümetinin Ulusal Otomobil Platformu (NPM) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, ülkenin içten yanmalı motorları bırakarak elektrikli otomobillere geçişi pahalıya mal olacak.
  • 2030’a kadar yaklaşık 410 bin kişinin işsiz kalması bekleniyor.
  • Elektrikli motorların, içten yanmalı motorlara göre daha az parça içermesi nedeniyle üretimde daha az iş gücüne ihtiyaç duyulacak.

Tedarikçi Krizi ve İstihdam Kaybı

Almanya’daki otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu derin kriz, tedarikçileri de olumsuz etkiliyor. Tedarikçiler, düşen siparişler ve artan maliyetlerle karşı karşıya kalırken, bu durum işten çıkarmalar ve yeniden yapılanma gereksinimlerini doğuruyor. Son aylarda Volkswagen, Ford, ZF WABCO ve Continental gibi birçok firma, fabrikalarında binlerce işçinin işten çıkarılacağına dair haberler paylaştı. Örneğin, Alman otomotiv ve sanayi tedarikçisi Schaeffler, 5 Kasım’da 2 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere Avrupa’da 4 bin 700 kişiyi işten çıkaracağını duyurdu.

Diğer bir tedarikçi olan Bosch, otomotiv biriminde 3 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere, dünya genelinde 5 bin 500 kişiyi işten çıkaracağını açıklarken, üretim tesislerinde kısa mesai uygulamasına geçileceğini bildirdi. Johann Vitz GmbH ise, 106 yıllık geçmişinin ardından iflas başvurusunda bulunarak yeniden yapılanma sürecine girdi.

İstihdam Kaybı Beklentisi

Alman Otomobilciler Birliği (VDA), elektrikli araçlara geçişin Alman otomotiv endüstrisine gelecek on yıl içinde 140 bin ek istihdama mal olacağını öngörüyor. Ancak, demografik faktörler ve karbonsuzlaşma süreçleri, sektörde köklü bir dönüşüm yaşanmasına yol açacak ve bu dönüşümün 2035’e kadar yaklaşık 190 bin kişinin iş kaybına neden olması bekleniyor.

VDA’nın yaptığı araştırmalara göre, 2035’e kadar sektördeki iş gücü arzı demografik nedenlerden dolayı %6,3 düşecek. 2019-2023 döneminde görülen 46 bin kişilik azalış, büyük ölçüde elektrikli araçlara geçişten kaynaklanıyor.

Çin’in Etkisi

Almanya, diğer büyük Avrupa ekonomilerine nazaran Çin’e daha fazla bağımlı bir yapı sergiliyor. Çin’in Alman otomobil üreticilerinden satın aldığı otomobilleri daha fazla üretmesi, ekonominin büyümesini zora sokuyor. Çin, başta Alman otomobil üreticileri olmak üzere, Alman şirketleri için hem satış hem de büyüme açısından büyük bir öneme sahip. Alman markaları, Çin’deki en son teknolojileri geliştirmek ve test etmekte.

Alman otomobilleri, Çin pazarında büyük bir talep görüyor; Volkswagen, Daimler ve BMW gibi markalar gelirlerinin %30’dan fazlasını Çin’den elde ediyor. Ancak, Çinli üreticiler arayı büyük ölçüde kapatmaya başladı. BYD, Nio ve Geely gibi markalar, Çin iç pazarında giderek daha fazla hakimiyet sağlarken, Alman üreticilerin pazar payı önemli ölçüde azalıyor.

Elektrikli Araç Talebindeki Zayıflık

Alman üreticiler, elektrikli model sayılarını artırmalarına rağmen, talep beklentilerin altında kalmaktadır. Uzmanlar, devlet teşviklerinin yetersizliği, yüksek satın alma maliyetleri ve sürdürülebilir olmayan şarj altyapısını bu zayıf talebin sebepleri arasında sıralıyor. BYD gibi Çinli üreticilerin daha düşük üretim maliyetlerinden faydalanarak, daha uygun fiyatlı ve teknolojik araçlar sunması, Alman üreticileri olumsuz etkiliyor.

Yüksek maliyetlerle mücadele eden Volkswagen Grubu’nun, temmuz-eylül döneminde net karı, yıllık %64 düşerek 1,58 milyar avroya geriledi. Grubun geçen yıl temmuz-eylül döneminde 4 milyar 894 milyon avro olan özel kalemler öncesi karı, bu yılın üçüncü çeyreğinde %41,7 düşüşle 2 milyar 855 milyon avroya düştü. Üçüncü çeyrekteki araç satışları da bir önceki yılın aynı dönemine göre %8,3 azalarak 2 milyon 122 bine geriledi.

Alman Otomotiv Sektöründeki Krizin Diğer Nedenleri

Almanya’daki üretim maliyetleri, yüksek enerji fiyatları ve ücretler nedeniyle diğer ülkelere kıyasla önemli ölçüde yüksek kalırken, düşük kar marjlı giriş seviyesi modellerin bu koşullar altında karlı bir şekilde üretilmesi zor hale gelmektedir. Birçok otomobil fabrikasının ortalama kapasite kullanımı üçte iki seviyesine düşerken, bu durum tesislerin verimliliğini olumsuz etkiliyor ve araç başına sabit maliyetleri artırıyor.

  • Alman otomobil endüstrisinin zayıf noktalarından biri de dijital teknolojilerin yavaş gelişimidir.
  • Tüketicilerin yüksek enflasyon sonrası tasarruf eğiliminde olması, büyük alımları ertelemekte ve bu durum, özellikle ürünleri Asyalı rakiplerine kıyasla pahalı olan Alman üreticileri olumsuz etkilemektedir.
  • ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan olması durumunda, AB’den gelecek otomobillere olası cezalandırıcı gümrük vergileri, sektör üzerindeki baskıyı artırabilir.

Bu durum, otomotiv sektörünün geleceği açısından belirsizlik yaratmakta ve derin istihdam kesintilerine yol açma potansiyeli taşımaktadır. Kovid-19 pandemisi sonrası elde edilen güçlü karların ardından, birçok şirket marjlarına ilişkin gerçekçi olmayan beklentileri sürdürmekte ve getiriler üzerindeki baskı, araştırma ve geliştirmeye yapılan uzun vadeli yatırımları tehlikeye atmaktadır.

Exit mobile version