Ersin Tatar: Kıbrıs Türklerinin Özgürlüğü ve İki Devletli Çözüm

ersin-tatar-kibris-turklerinin-ozgurlugu-ve-iki-devletli-cozum-25paA82a.jpg

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Açıklamaları

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 1974 yılında gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekatı’nın önemine vurgu yaparak, “Eğer bu harekat gerçekleşmeseydi, bugün Kıbrıs’ta Türkler belki de küçük bir azınlık olarak yaşarlardı veya belki de hiç olmazlardı” dedi. Türkiye’nin harekatının adada yaşanan zulmü ve kan dökülmesini durdurduğunu belirten Tatar, “Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünden ve Türk askerinin varlığından asla vazgeçmeyeceğiz. Egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz tanınmadan görüşme masasına oturmayacağız” şeklinde ifadelerde bulundu. Tatar, Kıbrıs Barış Harekatı’nın yarım asırlık yıldönümü vesilesiyle tarihi süreçte yaşanan olaylar ve KKTC’nin uluslararası toplumla ilişkileri hakkında Cumhuriyet’in sorularını cevapladı.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. Yıldönümü: O Günün Şartlarından Günümüze Süreci Nasıl Değerlendiriyorsunuz?

Kıbrıs Türk tarihi, büyük acılar ve mücadelelerle doludur. 1930’lu yıllardan itibaren Kıbrıs Türkleri üzerindeki baskılar artmış ve Enosis hayalleri doğrultusunda adanın Yunanistan’a bağlanması için birçok Kıbrıs Türkü hayatını kaybetmiştir. 1974 Mutlu Barış Harekatı ile özgürlüğünü kazanan Kıbrıs Türkü, önce Otonom Kıbrıs Türk Devleti, ardından Kıbrıs Türk Federe Devleti ve nihayetinde 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük katkıları ve uluslararası destekleri sayesinde bugün 41 yaşına basan devletimiz, kendi anayasası, hukuku ve devlet yapısıyla özgür iradesiyle yönetilmektedir.

Kıbrıs Türklerinin Barış ve Özgürlüğe Kavuşmaları Açısından Kritik Önemdeki Bu Harekat Gerçekleşmeseydi, Şu Anki Tablo Nasıl Olurdu?

20 Temmuz 1974 tarihi, Kıbrıs Türkleri’nin varlığı açısından kritik bir dönüm noktasıdır. Rumlar, Kıbrıs Türk halkını yok etme çabalarına devam ederken, harekat gerçekleşmeseydi Türkler belki de sadece küçük bir azınlık olarak yaşamaya mahkum olabileceklerdi ve Kıbrıs adası, Girit gibi bir Yunan adası haline gelebilirdi. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti için de büyük bir handikap yaratırdı. Günümüzde Ukrayna, Gazze ve diğer bölgelerde yaşanan olaylar, Kıbrıs’taki Türk askerinin varlığının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünün Kıbrıs Türk halkı için ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Uluslararası Yapının KKTC’nin Haklarını Tanımak İstememesi ve Ambargolar: Yakın Dönemde Bir Değişim Bekleniyor mu?

Bilinmektedir ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli 186 sayılı kararı ile 60 yıl önce yaratılan statüko sayesinde Rum liderliği, adanın tek hükümeti olarak kabul edilmektedir. Dünya Kıbrıs’ta yaşanan gerçekleri bilmesine rağmen, ısrarla Rum tarafının yanında yer almakta ve Kıbrıs Türkleri’nin haklarını hiçe saymaktadır. Ambargolar altında 41 yıldır Kıbrıs Türklerine yaşatılan zulüm ve baskılar kabul edilemez. Bizler, yürüttüğümüz yeni politikalarla tüm dünyaya, 66 yıldır çabalanan federasyon müzakerelerinin artık tükenmiş olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüsünün tanınmasını talep etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan da, sesimizi ulaştıramadığımız noktalarda haklarımızı savunmaktadır.

İki Devletli Çözüm Anlayışına Yönelik Gelişmeler Ne Aşamada?

İki devletli çözüm modeli, gün geçtikçe güçlenmekte ve KKTC’nin görünürlüğü her geçen gün artmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler 77. ve 78. Genel Kurulları’nda dünya liderlerine yaptığı “KKTC’yi tanıyın” çağrısı tarihi bir adımdır. Bu gelişmenin ardından, 2004’te İslam İşbirliği Teşkilatı’na, 2012 yılında ise Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’na gözlemci üye olan KKTC, Özbekistan’ın Semerkand kentinde 11 Kasım 2022 tarihinde gerçekleştirilen 9. Türk Devletleri Teşkilatı Liderler Zirvesi’nde oy birliğiyle gözlemci üyeliğe kabul edilmiştir. KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na kabulü, Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığı mesajını vermekte ve aşama aşama uluslararası toplumda kabul görmekte olduğunu teyit etmektedir. Sonrasında Cumhurbaşkanı seviyesinde Azerbaycan ve Kırgızistan’a resmi ziyaretler gerçekleştirdim. Bu ziyaretler sırasında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüştüm ve Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov’un daveti üzerine Bişkek’te özel bir görüşme gerçekleştirdim. Bu durum, tarihte ilk defa, Türkiye Cumhuriyeti dışında bir KKTC Cumhurbaşkanı’nın başka ülke cumhurbaşkanları tarafından resmi olarak kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca, Aliyev’in davetlisi olarak Şuşa’da Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Gayriresmi Zirvesi’ne katıldım ve bayrağımız diğer ülke bayraklarıyla birlikte dalgalandı. Sonuç olarak, özellikle Türk Devletleri Teşkilatı ve dost ülkelerin bize karşı tutumları her geçen gün daha olumlu bir şekilde ilerlemekte ve bu olumlu ivmenin diğer ülkelerde de kabul görmesini bekliyoruz.

Güney Kıbrıs’taki Siyasilerin Görüşmelerin Yeniden Yapılabileceği Açıklamaları Hakkında Düşünceleriniz Nedir?

Kıbrıs Türk tarafı, hiçbir zaman diyalogdan kaçan bir taraf olmamıştır. Biz, tüm gerekçelerle Kıbrıs’ta artık 60 yıldır tartışılan, fakat hiçbir sonuca varamayan ve varamayacak olan tüketilmiş modele yatırım yapmayacağımızı ve Kıbrıs Türk halkını Rum tarafının siyasi mahkumu olarak bir 60 yıl daha bekletmeyeceğimizi açıkça ifade ettik. Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir tek çözüm modeli, iki devletin işbirliği içerisinde Ada’da yaşayan her iki halkın da faydasına olacak bir çözüm modelidir. Kıbrıs Türk tarafı, doğuştan kazanılmış hakkı olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüsü tanınmadan herhangi bir resmi görüşmeye katılmayacaktır.

Exit mobile version