Ayhan Bozkurt: “Doğallığı ve gerçeği bir kurgu içerisinde sunmak sanatın işi”

Ayhan Bozkurt Haber Sitesi 2

Birçok dergide şiirleri, yazıları ve röportajları yayımlanan, ödüllü kitap yazarı, senarist ve oyuncu Ayhan Bozkurt, motivasyonunu hiç kaybetmeyen sanat aşıklarından. Bozkurt ile yazarlık ve oyunculuk hakkında konuşurken sanat anlayışına dair ipuçlarını da heybemize kattık.

Haber Dönüşüm okurları için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1971, Amasya doğumluyum. 1990’dan bu yana Şiir-lik, Şiir Ok’u, Gösteri, Öküz, Göçebe, Atika, Yeni Biçem gibi dergilerde şiir ve yazılarım yayımlandı. Yine Hişt, Hayvan ve Öküz dergilerinin yayın kurullarında çalıştım. OdaTV internet haber sitesinde haber müdürlüğü yaptım. İlk kitabım Ömür Ölümün Önsözü ile 1995 Rıfat Ilgaz Cide Edebiyat Ödülü’nde ilgiye değer şair ödülünü aldım. Şeytan Ayrıntıda Gizlidir, Sağır Oda, Ölüm Çiçekleri, Gece Gündüz, Karadayı, Paramparça, Bir Litre Gözyaşı, Gibi, Hayaller ve Hayatlar, Gelsin Hayat Bildiği Gibi televizyon dizilerinde oyunculuk yaptım. Halen Dilek Taşı adlı dizide oynamaktayım. BKM bünyesinde Zorla Güzellik Olmaz ve Eşittir Kadın isimli tiyatro oyununda oyunculuk yaptım. Yeni sezonda Olmayınca Olmuyor isimli tek kişilik gösteriye hazırlanıyorum.

Eserlerim ise; Ömür Ölümün Önsözü, 28 Numaralı Oda, Şehir Soyuldu, Al Sana Aşk, Aşk Diyorlar Buna, Bütün Aşklar Birbirine Benzer, Barikattaki Çocuk, Söz Simyacıları.

Felsefe bölümünden mezun olmanın yaşamınızda açtığı yeni pencereler oldu mu?

Elbette oldu. Yazarlık ve oyunculuğuma fazlasıyla katkısı oldu. Ben her zaman söylerim, bir oyuncunun ya da yazarın cebinde her zaman felsefe olmalıdır.

Dönem dönem yayın kurulunda yer aldığınız pek çok dergi mevcut. Ayrıca yazı ve şiirleriniz de bu mecralarda yayınlanıyor. Dergicilik sektöründe uzun yıllar bulunan biri olarak günümüz şartlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açık söylemem gerekirse basılı dergi ve gazeteler çok ilgi görmüyor. İnternetin de bu duruma katkısı büyük tabii. İyi şeyler de yapılmıyor demiyorum ama var olanlar da bizim zamanımızda yapılanları taklit ediyor. Var öyle bizim yaptıklarımızın benzerini yapanlar. Ama olsun, o dergilerin varlıklarını sonuna kadar destekliyorum tabii ki.

O dönemde Attila İlhan, Melih Cevdet Anday, Ece Ayhan, Can Yücel gibi usta isimlerle yaptığınız röportajlar da var. Bu isimler sanata bakışınızı nasıl etkiledi?

Evet, bu röportajları kitap haline getirdim. Söz Simyacıları isimli kitabımda yer verdim. Şairlerin kendi üsluplarını öğrendim. Melih Cevdet örneğin, bilgi yani mitoloji üzerine şiirlerini kuruyor. Attila İlhan divan şiiriyle halk şiirini harmanlıyor. Ece Ayhan farklı bir dil ustalığıyla şiirini oluşturuyor. Hepsi de birbirinden farklı şiir anlayışına sahip ustalarımdır.

Şiirlerinizin ana izleği korku. Okuyucu korkuyla zaman zaman dost olurken zaman zaman onun üstüne giderken buluyor kendini. Siz yazarken hangi duyguları kuşanıyorsunuz?

Ben bir arayış içerisindeydim. Gençlik işte… Ölüm ve yaşam üzerine çok kafa yordum. Bireyin yalnızlaşan tarafıyla çok ilgilendim. Ölüm ile yaşam arasına kendimi koydum ve sonra gördüm ki hayatmış bu… Ve yüzümü hayata döndüm. Korku ve karamsarlığımı şiirle yendim diyebilirim. Yazarken gerçeğe yani hayata döndüm. Bu beni gerçeğe yaklaştırdı. Aslolan hayattır aslında.

Rıfat Ilgaz Cide Edebiyat Ödülü’ne layık bulunan “Ömür Ölümün Önsözü” şiir kitabınızla edebiyat dünyasında yeni bir ses oldunuz. Ardından Barikattaki Çocuk, Bütün Aşklar Birbirine Benzer, Aşk Diyorlar Buna, Söz Simyacıları gibi daha birçok kitabınız da okuyucuyla buluştu. Bir yazar olarak siz hangi tür kitaplar okuyor, kimleri takip ediyorsunuz?

Ben Ahmet Ümit okurum. Sadece arkadaşım olduğu için değil. Tarzını, hikâyelerini, üslubunu gerçekten çok beğendiğim için okuyorum. Ben şiir okumayı çok severim. Dönüp; Edip Cansever, Nazım Hikmet ve birçok şairi tekrar tekrar okurum. İlgimi çeken bir kitap olursa mutlaka okurum.

Birçok televizyon dizisinin senaryo gruplarında da yer alıyorsunuz. Kitap yazmaktan hayli farklı bir matematiği olsa gerek. Senaryo yazarlığına eğiliminizi nasıl fark ettiniz?

Edebiyattan çok ayrı bir yerde senaryo yazarlığı ama sonuçta bir yerde buluşuyorsunuz. Örneğin hikâye örgüsü, karakter yaratma…  Açık söylemem gerekirse senaryodan para kazandım. Kitaplarım o kadar para kazandırmıyor.

Kamera önü oyunculuğu ile sahne önü oyunculuğu arasındaki çizgi nasıl çiziliyor?

Sahne ile kamera çok fark ediyor. Bence önemli olan sahne. Çünkü telafisi yok. Kamera oyunculuğunda yönetmenle kurguda vs. her şey halledilir. Ama sahnede durum böyle değil. Seyirciyle göz temasındasınız. Hata ve yanlış zor toparlanır sahnede. Bu yüzden oyunculuk demek tiyatro oyunculuğu demektir bana göre. Ayrıca çok klişe olacak ama; sahnenin tadı bambaşka.

Türkiye’de tiyatro izleyicisinin arttığı kaydedilirken sizin bu konudaki gözleminiz nedir?

Açıkçası tiyatro seyircisinin artıp artmadığı konusunda istatistik bir veri söyleyemem. İnternetle birlikte mecra o kadar genişledi ki…  Ama tiyatro salonları doluyor. İlgi azalmadı ve azalmayacak da. Milletçe o kadar yorgunuz ki tiyatrolar, festivaller, konserler sürekli olsun. Gülümsemek istiyoruz. Kafamızı dağıtmak istiyoruz. Sanat her zaman kıymetlidir.

Geride bıraktığımız sorulara bakınca sanatın birden fazla alanında aktif üretim halindesiniz. Bu ateşleyici gücün kaynağı nedir?

Birden çok mecrada gibi görünüyor olabilir ama birbiriyle çok iç içe geçmiş sanat dalları oyunculuk ve yazarlık. Yazarlık altyapısı sayesinde oyunculuk yapabiliyorum.

Perspektifimizi genişletirsek sanat anlayışınızı nasıl özetlersiniz?

Sanata bakış açım; doğal ve hayatın içinden gelen gerçeklerdir. Bu doğallığı ve gerçeği bir kurgu içerisinde sunmak sanatın işi. Bütün sanat disiplinlerinde de bu böyle.

Güncel projelerinize gelelim. Yazdığınız, oynadığınız işleri takip edenleri şimdilerde neler bekliyor?

Şu anda sevgili yönetmenim arkadaşım Celal Tak’ın yönetiminde kendi hikâyelerimden yola çıkarak harika bir oyun hazırladık. Olmayınca Olmuyor isimli tek kişilik gösterimle çok yakında sahnedeyim. Sevgili arkadaşım Altan Dönmez’in yönetmen koltuğunda oturduğu KanalD’de yayınlanan Dilek Taşı isimli dizide de Erdi karakterini canlandırıyorum.

 

Röportaj: Ezgi Aydoğanoğlu

Exit mobile version