Tuğçe Yılmaz: “Çocuklar devamlı öğrenme, değişim ve gelişim içinde”

Tuğçe Yımaz

@oyunterapistianne isimli sosyal medya hesabıyla çocuk gelişimine dair birçok değerli bilgiyi ilgilileriyle paylaşan, oyun terapisti, Waldorf uygulayıcısı ve Play Nature’s Ebeveyn ve Çocuk Gelişimi Merkezi’nin kurucusu Tuğçe Yılmaz ile çocuk gelişimdeki kritik eşikleri, çocuk-ebeveyn ilişkisindeki sınırları ve okul öncesi öğrenimdeki kazanımları konuştuk.

Adınızı ilk kez duyanlar için kendinizden söz eder misiniz?

Ben Tuğçe Yılmaz, Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenlik Lisans ve Ege Üniversitesi Yüksek Lisan mezunuyum. On beş yıl boyunca çeşitli devlet okullarında ve özel okullarda okul öncesi öğretmenlik ve yöneticilik deneyimim sonrasında annelik sürecim ile kurumsal hayata veda etmeye karar verdim. Eğitimcilik deneyimim üzerine beş yıllık annelik serüvenim de eklenince Play Nature’s Ebeveyn ve Çocuk Gelişimi Merkezi oluştu.

Play Nature’s fikrinin arkasındaki motivasyon kaynağı neydi?

Play Nature’s eğitimcilik hayatım boyunca hep kalbimin bir köşesindeydi açıkçası; fakat en büyük cesaret kaynağım kızım ve eşim oldu. Annelik bana bambaşka pencerelerden de bakabilme imkânı sundu. Eğitimcilik ve annelik tecrübelerimin bana kattıklarını annelerle ve çocuklarla paylaşmak, fayda yaratmak istedim ve Play Nature’s fikrini hızlandırma kararı aldım. 2022’nin Mayıs ayında ilk oyun grubumuzu gerçekleştirdik. Bu fikir için bana cesaret veren eşime ve kızıma her zaman minnettar olacağım.

Waldorf ekolü eşliğinde oyun grubu, gelişim takibi ve çeşitli atölyeler gerçekleştiriyorsunuz. Waldorf sisteminin eğitimdeki temsili hakkında neler söylersiniz?

Waldorf Eğitiminin amacı; çocuğa tam bilgiye ulaşması için düşünerek, hissederek, yaparak-yaşayarak öğrenme yolu sunmaktır. Bunun için öncelik duyusal-ruhsal gelişimin desteklenmesidir. Duyusal gelişim desteklenirken amaç çocuğun başarısı değil mutluluğudur. Play Nature’s içinde akışımızı planlarken bu amaç doğrultusunda seçtiğimiz etkinlikler ve duyusal oyunlarla Waldorf yaklaşımını olabildiğince yansıtmaya çalışıyor ve materyallerimizi olabildiğince doğal ürünlerden seçmeye çalışıyoruz.

Çocukların kendisi kadar ebeveynlerle de yakın iletişim halindesiniz. “Ebeveyn Danışmanlığı” yaparken hangi adımları takip ediyorsunuz?

Ben bir eğitimci ve ebeveyn olarak “mutlu ebeveyn, mutlu çocuklar” yaklaşımına inanıyorum. Buna bağlı olarak merkezimizde çocuklarımızla ilgili her türlü durumun çözümüyle birebir ilgilenmeyi tercih ediyorum. Çocuk gelişimi tam anlamıyla bir takım çalışmasıdır. Kurum, uzmanlar ve aile bu takımın dengesini oluşturur. Ebeveynlerimizle her dört hafta bitiminde düzenli olarak, mümkünse yüz yüze, çocuklarımızın gelişimi ile ilgili gözlemlerimizi bizzat iletiyor ve onlardan da önerilerini ve görüşlerini alıyorum. Bunun dışında ebeveynlerimiz her an bizimle iletişime geçebiliyor ve şeffaf bir biçimde görüş ve önerilerini bizimle rahatlıkla paylaşabiliyorlar. Bir süre sonra aramızda etkili bir enerji gelişiyor ve iyi bir takım oluyoruz. Bizi, okul öncesi eğitmenler olarak aşan durumlarda ise uzman psikologlardan destek alıyor ve yönlendirme yapıyorum.

Çocuk-ebeveyn ilişkisinde sınırlar oldukça ince çiziliyor demek yanlış olmaz. Sağlıklı bir iletişimin olmazsa olmaz davranış modeli var mı?

Çocuk ve ebeveyn ilişkisinde de koşulsuz kabul görüşünü benimsiyorum. Sınırlar ve tutarlılık elbette ki çocukların sağlık ve güvenliği için olmalı ama bu sınırlar aynı zamanda şefkat barındırmalı. Özellikle bebeklik ve okul öncesi dönemde tutarlılık ve rutinler çocuklara güven verir. O nedenle burada en önemli durum şefkatle oluşan ve çocuğun güvenliğine ve mutluluğuna hizmet eden tutarlılıktır.

Çocukların sosyal gelişiminde kritik yaş aralığı nedir?

Her çocuk kendine özgü bir mizaçla dünyaya gelir. Doğuştan getirilen, kalıtımsal olan ve kişilik özelliklerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynayan bu özellikler, çocukların büyüdüğü sosyal çevre tarafından da şekillenir. Çocukların yaşantısal deneyimleri sonucunda öğrendikleri her şey onların kendi duygu, düşünce ve davranışlarını düzenleyebilmede önemli rol oynar. Bu nedenle çocuklar anne rahminden itibaren devamlı bir öğrenme, değişim ve gelişim içindedir. Çocuklar özellikle akranlarından çok etkilenir ve akran eğitimi çoğu zaman yapılandırılmış eğitimden çok daha fazla etkilidir. Bu bilgiler doğrultusunda her dönem sosyal-duygusal gelişim için kritik bir dönemdir. Sosyal temas ne kadar erken başlarsa o kadar etkili ve yön verici olur.

Her nesil dünyaya geldiği şartlara uyum sağlayarak bambaşka ideallerle yetiştiriliyor. Bir eğitimci olarak sizin bu konudaki gözleminiz nedir?

Her ebeveyn kendi çocuk yetiştirme tarzını nefes alıp büyüdüğü aile ortamından ve var olduğu kültürel bağlarından etkilenerek geliştiriyor. Zaman geçiyor, nesiller değişiyor ve buna bağlı olarak çocuk yetiştirme tarzımızı etkileyen etkenler de artıyor. Örneğin teknoloji, kültürel değişim, çevresel faktörlerin getirileri bize ekleniyor.

Ebeveyn danışmaları sırasında çok söylediğim bir cümle var “Her ailenin dinamiği farklı ve her çocuk da kendine özgü”. Bu nedenle çocuk yetiştirme tarzımızı bir kalıba sokamayız. Burada baz almamız gereken yaklaşım “koşulsuz ebeveynlik” olmalı diye düşünüyorum.

Okul öncesi eğitim almış çocukların okula adapte olma süreci nasıl şekilleniyor?

Okul öncesi eğitim dönemi yani erken çocukluk dönemi dediğimiz 0-6 yaş aralığını kapsayan bu dönem gelişimin en kritik noktası niteliğindedir. Bu nedenle okul öncesi dönemde çocuğa sağlanacak deneyimlerle kazanacağı bilgi, beceri ve alışkanlıklar onun sonraki öğrenim yaşamının yanı sıra sosyal ve duygusal yaşamını da biçimlendirecek güçtedir. Çocukların gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun düzenlenmiş okul öncesi eğitim programı, ilköğretim çağında çocukların okula uyum sağlamalarına ve özellikle sosyal-duygusal gelişim becerileri daha gelişmiş olduğu için sağlıklı bir ayrışmaya olanak tanır.

Anneliğin mesleğinize yansımaları oldu mu?

Annelik aslında Play Nature’s Ebeveyn ve Çocuk Gelişimi Merkezi’ni kurma konusunda emin olmamı sağlayan en büyük etken oldu. Benim yalnızca eğitimci bakış açımı değil hayata olan bakış açımı da tamamen değiştirdi diyebilirim. Özellikle çocuk yetiştirmenin tamamen bir sanat olduğunu bir kez daha öğretti bana. Her çocuk doğduğunda bir de yeni bir anne doğarmış ya, işte aslında olay tam olarak bu. Kızımla birlikte ben yeniden doğdum, ondan her gün yepyeni şeyler öğrendim ve üzerine on beş yıllık eğitimci deneyimimi katmaya çalışıp Play Nature’s Ebeveyn ve Çocuk Gelişimi Merkezi’ni kurdum. Play Nature’s benim ikinci çocuğum ve her gün sevgi ile büyüyor.

Buradan bir cümleyle ebeveynlere seslenecek olsanız ne söylerdiniz?

Ebeveynlere özellikle okul öncesi dönemde oyun grupları ve benzer kurumları araştırırken çok özen göstermelerini öneriyorum. Soru sormaktan asla kaçınmamalarını, özellikle kurucu ve çalışanların uzmanlık alanlarını ve tecrübelerini sorgulamalarını tavsiye ederim. Çünkü “çocuk gelişimi” çok ama çok özen gerektiren bir alandır, bolca sevgi ve tecrübe ister.

 

Röportaj: Ezgi Aydoğanoğlu

Exit mobile version