Dünyanın önde gelen tahıl üreticilerinden Rusya ve Ukrayna arasında, yaklaşık 3 ay önce başlayan savaş, dünya genelinde temel tüketim maddelerinin birçoğunda enflasyona sebep oldu.
Bloomberg’in verilerine göre[1] fiyatında %60 oranında artış gözlenen buğday, soframızın temel yapı taşı konumunda. Uzmanlar tarafından yakın gelecekte sona ermesi öngörülmeyen savaşın, temel gıdalara ilişkin krizi hayati bir sorun haline getirmesi ise bir zaman meselesi olarak görülüyor. Tabii ki Rusya ve Ukrayna arasında gerilimin başladığı günlerden itibaren öngörülü davranan ülkeler, söz konusu iki ülkeden ithal ettikleri ürün kalemlerinde alternatif arayışına girmişlerdi. Ancak dünyanın “Tahıl Ambarı” olarak görülen bu iki ülkenin alternatifini bulmak herhangi bir ithalat kalemini ikame etmek kadar kolay olmayacaktı ve olmuyor da. Nitekim Almanya Tarım Bakanı Cem Özdemir; Endonezya’nın palm yağına, Hindistan’ın buğdaya getirdiği “ihracat kısıtlaması”nın son derece endişe verici olduğunu vurgulamıştı.[2]
Dünya genelinde Rusya ve Ukrayna yerine alternatif arayışlarda öne çıkan ülkelerden biri de Hindistan oldu. Zaten yukarıda bahsedilen Cem Özdemir’in ifadesi, Hindistan’ın dünya buğday üretiminde ne derecede önemli bir yerde olduğunu gösterir nitelikte. ABD Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı son verilere göre Hindistan, 8,2 milyon ton buğday ihracatıyla dünyada 8. sırada yer almaktadır. Hindistan’ın ocak ayında açıklamış olduğu buğday ihracatındaki 2022 yılı hedefi ise kendileri adına rekor sayılan10 milyon ton[3] seviyesindeydi. Ancak dünya genelinde artan gıda ve enerji fiyatlarının Hindistan’daki perakende enflasyonunu son yılların en yüksek değerlerine ulaştırması, Hindistan’ı buğday ihracatını kısıtlama yönünde önlemler almaya zorladı.
Öte yandan 122 yılın sıcaklık rekorunun kırıldığı Hindistan’da kuraklık, üretimde bahsedilen hedeflerin küçültülmesine sebep oldu. Worldstopexport.com’un 2020 yılı verilerine göre dünya pirinç ihracatının %32,8[4]’ini tek başına sağlayan Hindistan’ın yaşadığı kuraklık, gıda krizinin yalnızca buğday sebebiyle yaşanmayacağına dair korkutucu bir işaret vermektedir.
Temel tüketim maddeleriyle ilgili girdiğimiz bu korkutucu iklim, günümüz insanının hayatının hiçbir merhalesinde yokluğunu asla düşünmediği ve buna ilişkin bir ihtimali aklına dahi getirmediği temel gıdaların gelecekteki önemini net şekilde vurgular nitelikte. Ancak insani gelişmişlik için bir referans ve insanoğlunun doğaya karşı üstünlüğüne bir kanıt olarak zihnimize kodlanan teknolojik gelişmişliğin hızı sınır tanımaz halde iken hâlâ dünya genelinde bir gıda krizinden bahsedebilir miyiz gerçekten?
Bu noktada birtakım tabuları yıkmamız gerektiği kanaatindeyim. Öncelikle, temel gıdaya ulaşım her ne kadar dünyada çok sayıda insanın gündeminde yer alan bir sorun olmasa da dünyada hâlihazırda milyarlarca insanın temel gıdaya ilişkin ciddi bir kriz içinde olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Dünyanın üretim kapasitesi, yakın zaman öncesine kadar hiç olmadığı kadar yüksek bir noktadaydı ancak bu, nüfusun çoğunluğunun bu imkânlardan faydalandığı anlamına gelmiyor. Ancak bu imkânlardan faydalanan insanların kendilerini göstermeleri daha kolay olduğu için, dünya insanlığın temel problemlerini atlatmış gibi bir düşünceye kapılıyoruz.
Diğer yıkmamız gereken tabunun ise teknolojinin koşulsuz bir şekilde gelişmişlik göstergesi olduğu düşüncesindeyim. Nitekim ilk çağlardan bugüne geliştirilen her türlü silah, teknolojinin ürünüdür. Hatta sivil teknolojilerinin çoğunun öncelikle savunma sanayiinden veya bir başka deyişle savaş teknolojilerinden yola çıkılarak geliştirilmiş olması, bir bakıma günümüzde kullandığımız birçok ürünün, insanların daha etkin ve kolay şekilde öldürülmeleri için tasarlanan araçların geliştirilmiş ve/veya dönüştürülmüş halleri olduğuna dair bize fikir verebilir. Tabii ki teknolojiye karşıt bir noktada konumlanmak niyetinde değilim. Ancak şu anda her ne kadar yeni bir devri başlatacak kadar önemli olsalar da teknolojik gelişmelerin illüzyonundan etkilenip en temel ve hayati sorunlarımızı görmezden gelip bir yanılgıyı yaşamamamız gerektiği görüşündeyim.
Ayrıca yaşam için gerekli temel gıdanın uzun zamandır birçok insan için sorun olmaktan çıkmış olması ve tüketim toplumunun önce İkinci Dünya Savaşı sonrasında televizyondaki reklam bombardımanıyla ve bir süredir de sosyal medyanın hızlı gelişimi sonucunda dünyaya sunduğu gerçek olmayan büyülü yaşamlar nedeniyle ihtiyaç algısı iyice değişmiş durumda.
Buğdayın nasıl olsa elde edilebildiği bir dünyada lüks restoranlarda makarna ve pizza yemek, ya da pirinç kıtlığının yaşanmadığı bir ortamda benzersiz suşiler yemek lüksten ziyade herkesin sahip olması gereken imkânlarmış gibi değerlendirilir hale geldi. Ancak yazıda verilen istatistik verilerinden yola çıkarak söz konusu algının değişmesinin, tarıma ve temel tüketim maddelerine gereken önemin verilmesinin önünde uzun zaman olmadığı söylenebilir.
Özetle, görünen o ki, temel gıda krizi her geçen gün daha da büyüyecek. Hayat standartlarımızı ve önceliklerimizi ciddi oranda değiştirecek. Modern insanın yalanlara kendini kolaylıkla inandırabildiği bu dönemde, gelecek daha gerçek ve acı şekilde karşımıza çıkacak.
[1]https://www.bloomberg.com/news/articles/2022-05-15/world-s-food-problems-piling-up-as-india-restricts-wheat-exports
[2]https://www.bloomberg.com/news/articles/2022-05-14/india-says-wheat-exports-prohibited-with-immediate-effect
[3]https://www.dw.com/tr/hindistan-bu%C4%9Fday-ihracat%C4%B1n%C4%B1-k%C4%B1smen-yasaklad%C4%B1/a-61798565